Sayın Özhan BAKKALBAŞIOĞLU yazdı
Atatürk’ün düşünce ve fikirlerini Afet İNAN’a yazdırdığı “Medeni Bilgiler” kitabında “Millet nasıl oluşur ve nedir?” konusu ile başlamak istiyorum çünkü ulusal hedeflere ulaşmak için kavramların iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Atatürk Türk milletinin oluşmasını şu başlıklar altında ifade ediyor; “Siyasi birlik, Dil birliği, Yurt birliği, Irk ve menşe birliği, Tarihsel geçmiş ve Ahlakî yakınlıktır.”
Atatürk bu oluşumu tamamlamak için bazı önemli noktaları 100 yıl öncesinden görmesi ve millet kavramının oluşumunu etkilememesi için yazmak zorunluluğunu görmüştür. Şöyle ki; “Türkler İslam dinini kabul etmeden evvelde büyük bir millet idi. Bu dini kabul ettikten sonra, bu din ne Arapların ne aynı dinde bulunun Acemlerin ve ne de sairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etti. Bilakis Türk milletinin milli bağlarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir ümmet siyaseti idi.”
“Bugünkü Türk milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propoganda edilmek istenmiş vatandaş ve millettaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış tefsirler birkaç düşman aleti, mürteci beyinsizden maada hiçbir millet ferdi üzerinde teellümden başka bir tesir hasıl etmemiştir. Çünkü, bu millet efradı da umum Türk camiası gibi aynı müşterek maziye, tarihe, ahlâka, hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevi vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk milletine vicdani arzularıyla raptettikten sonra kendilerine yan gözle yabancı nazarıyla bakılmak, medeni Türk milletinin asil ahlâkından beklenebilir mi?”
Özetle Atatürk’ün, kendisini Türk vatandaşı hisseden herkes Türk’tür anlayışı doğru bir kavramdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nu Türkler kurmuş, dili Türkçe olmuştu. Ve fakat, zaman içinde Türk âdeta yok sayılmış, ümmet kavramı öne çıkmıştır. 100 yıl önce Atatürk Türk milletini yeniden ışığa çıkarmıştır. Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” özdeyişinin anlamı büyüktür. Modern millet anlayışının rehber sözcüğüdür.
Ulusal hedeflere ulaşılabilmesi, millet kavramının iyi anlaşılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bütünleşmiş millet olarak varlığını sürdürmesi ile mümkün olacaktır. Ulusal birliğimiz bütünleştiğinde Von Der GOLTZ’un sözü geçerli olacaktır. “Ulusal bir stratejiniz ve ulusal bir taktiğiniz olmalıdır.” Örneğin eski Helen ulusundan eser kalmamış, Yunan devleti ise Helen ulusunu sahiplenmiş ve ülkesinin bütünleşmiş bir kavramı haline getirmiş ve ulusal stratejileri “Megali İdea” oluşmuştur. Ulusal taktik olarak da devamlı uluslararası kamuoyunda Türklere karşı her alanda karşı çıkmakta ve kötülemektedirler. Osmanlı İmparatorluğu bir ulus olmayı başaramadığından ulusal bir stratejileri yoktu. Atatürk Türk ulusunu ortaya çıkarıp ulusal bütünlüğü sağladıktan sonra ulusal stratejimizin ana düsturu olan “Yurtta sulh cihanda sulh” hedefini ortaya koymuştur. Ulusal stratejimizi destekleyen ulusal taktik olarak Donanmamızın güçlenmesine öncelik tanımıştır. 2023 yılına girdiğimizde Atatürk’ü anlayamadığımız yılların bir telafisi olarak onu daha derinden anlamalıyız. Ulusal stratejimiz “Onuncu Yıl Nutku” içinde belirtilmiş “Türk Gençliğine Hitabesi’nde” ulusal stratejiden sapma olduğunda ulusun yapacağı işler anlatılmıştır. Wendell WILLKIE‘nin (ABD 1940 yılı Başkan adayı) 1943 yılında Orta Doğu, Çin ve Rusya gezisinde yaptığı gözlemlerde Türk ulusu için söyledikleri önemlidir. “Bugün modern hayat tarzlarını arayan, bu yolda gerektirdiği araçları kullanmayı öğrenmeye başlamış olan Türkleri durdurabilmek çok güç olur.”
20 sene önce bir ulus devlet olarak kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin millet (ulus) olmasına dünya siyasetindeki yorumlar dikkate değerdir. WILLKIE’nin “Tek bir dünya” kitabında bu seyahat sonunda ABD’nin uygulanacak politikalarını belirlenmesi bakımından önemlidir. Nitekim ABD; Rusya, Çin başta olmak üzere politikalarını değiştirmiştir. Şüphesiz Türkiye ile de NATO aracılığı ile politikalarını değiştirmiştir. Ve dolayısıyla Türkiye’de ulusal hedeflerinden uzaklaştırılmış dışa bağımlı bir devlete dönüşmüştür.
Milli birliğimiz “Medeni Bilgiler” kitabında belirtilen usule yakın bir şekilde yeniden oluştuğunda WILLKIE’nin sözleri gerçek olacaktır. Çünkü küresel entegrasyon sistemi (Küresel Sistem) ulus yapısını sevmez, ulusal birliğe karşıdır. Genelde üç yöntem uygular;
1) Ekonomik ve kültürel vasıtalar kullanarak Küresel Sistem ile bütünleşme,
2) Yöntem uygulaması mümkün olmadığı takdirde askeri güç kullanarak parçalama,
3) Bu yöntemi uygulaması da mümkün olmazsa; politik, ekonomik, baskılar ve psikolojik harekât ile hedef ülkeyi yıkmak, parçalamak ve rejim değiştirmektir.
Her ülke kıssadan hisse almalıdır Küresel Sistem kıskacındaki Türkiye’de önce ABD tarafından 1950’den itibaren kültür akışı oldu. Daha sonra altyapı oluşmadan liberal ekonomiye geçildi. AB’ye üye olma oltası atıldı, bu olta ile ulusal birliği bozmak için Ermeni, Kürt etnik milliyetçilik ortaya atıldı. Sözde Ermeni ve Pontus “soykırımları”, İzmir’in yakılması gibi önceden dile gelmeyen türlü iddialarla politik baskılar artırıldı. 1999’da ulusalcı hükûmet tutumunu kırmak için IMF’nin sabit kur politikası ile krize sokuldu. Dünya Bankası uzmanları geldi. Devlette yapısal değişikliklere gidildi.
Küresel Sistem‘in ulusal birliği bozmak Türk halkı yerine farklı sıfatlarla ülkeyi yapısal krize sokarak parçalama politikası izlenirken, Devletin ulusal hedeflerini sağlıklı tesbit edip milli güç unsurlarını yönetmesi olanaksızdır. Güç unsurları Küresel Sistem‘in amaçlarına karşı koymak için kullanıldığında başta çevre ülkeler dâhil aktif ve bağımsız siyaset olanağı kısıtlanır. Türkiye’nin Küresel Sistem‘in kıskacından kurtulması için tek şart öncelikle ulusal birliğini korumaktır. Anayasa’da tanımlanmış ulus kavramını güçlü tuttuğumuzda milli güç unsurlarımızı daha rasyonel bir şekilde kullanarak bir güç haline gelinmesi ile çevre ülkelere etki etmeye başlayınca Türkiye “güç merkezi” olur. 40 farklı ülke insanının farklı dil ve kültürü ile 247 yıllık bir ülkenin 4 sayfalık tarihi ile ABD’de yaşayan milyonlar “Ben ABD vatandaşıyım” diyebiliyorsa, 10.000 yıldır dünya tarihine yön veren Türklerin kurduğu bir ülkede “Ben Türk vatandaşıyım” demek ulusal birliğimiz için değerli bir ifadedir. Dil bir ulusu yaşatan unsurdur.
Cumhuriyetimizin kuruluş değerlerine yeniden bakmanın kanımca her Türk vatandaşının görevi olduğunu düşünüyorum. Atatürk dantel gibi işlediği her ayrıntıyı atlamadan 15 yılda kurduğu Cumhuriyetin temelleri hâlâ sağlam. Sarsıldı ama çatlamadı. Üst katları temele uygun olarak çıkarsak Merkez ülke olan Türkiye bölgesinde bir güç merkezi olarak yakın Orta Asya, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de varlığını sürdürür. Unutmayalım Küresel Sistem, Attilla’nın Roma’ya gelmesi ve Alp Arslan’ın Malazgirt Savaşı kazanılınca Türkleri Asya’ya geri gönderme düşüncesi ile başlayan serüven hâlâ devam etmektedir. Atatürk bu serüvene dur demenin ancak, bir millet olarak birlik içinde ve bu bilinçle ulusal stratejilerimizin oluşması ile duracağını tesbit etmiş bir dâhidir. Donanma’ya 1924’den itibaren verdiği önemi Ege’nin kaybedilişini Çanakkale’deki bir neslin kayboluşunu, Sarıkamış’ta Donanmasızlık yüzünden kışlık giysiler götürecek gemilerimizi koruyamadığımız için onbinlerin donarak şehit düştüğünü görerek tespit etmiştir Atatürk özellikle millet yapısı ile başlayarak bir devletin nasıl inşa edildiği “Medeni Bilgiler” kitabında bizzat kendi ifadeleri ile yazılıdır. Özellikle genç nesillerin okuması gerekli bir başucu kitabı olduğu kanısındayım.
Sonuç olarak; Türk milleti, bu topraklarda binlerce yıl birlikte yaşayan ve üzerinde 28 farklı kültür ve medeniyet yaşamış insanların ortak adıdır. Bu kültürlerin büyük bir kısmı denizlere dayalı bir yaşam sürmüşlerdir. Denizin önemini bize kazandıran Atatürk olmuştur. Türkiye ne Orta Doğu ne yakın Orta Asya devleti değildir. Türkiye Avrasya’yı kontrol eden merkez ülkedir. Bunu tam anladığımızda Mavi Vatan‘a daha çok sahip çıkacak ve dünya tarihinde yeniden tarih yazdıran devlet olarak yerini alacaktır.
Ulusal birliğimiz kırmızı çizgimizdir.
Comments