top of page
  • Ünal GÜL

Son Etap

Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı

Demokrasinin en temel güvencesi hukuki zeminde yapılmış olan seçim ve seçmenin ortaya koyduğu özgür iradenin doğru neticelenmesidir.


Tam kurallarıyla demokrasiyi içselleştirmiş olan ülkelerde seçimlere olan kayıtsızlık ve isteksizlik artış eğilimindedir.


Türkiye ve benzeri ülkelerde ise durum tamamen tersinedir.


Son seçimlerde Yunanistan’da katılım oranı yüzde 50 bile değilken ülkemizde yüzde 89’dur.


Demokrasi Endeksi'nde ülkemiz 2022 yılında 167 ülke arasında 103'üncü sırada yer alırken en kayda değer iyileşmeyi sağlayan Yunanistan 38. sıradadır.


Demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından seçim süreci ve çoğulculuk, sivil özgürlükler, devlet fonksiyonları, politik katılım ve politik kültür kıstasları bağlamında yapılan değerlendirmede ülkemiz “hibrit rejimler” kategorisindedir.


Ötesi de 4. ve son kategori olan “otoriter rejimdir.”


Dönemsel iniş çıkışlar olmasına rağmen Türklerin demokrasiye var olan inancı yüksek değerdedir.

Yeni bir yüzyılın arifesinde yapılan seçimlerde oy kullanım oranının yüksekliği takdire şayan bulunsa da aynı zamanda adil ve etkin bir yönetimin olmadığını göstermektedir.


Bu seçimler siyaset geleneğimizde yeni bir sayfanın açıldığı izlenimini vermektedir.


Atanmış hükümet sisteminden sonra tek başına karar veren liderlerin seçtiklerinden oluşan meclis sistemi.


Ön seçimsiz aday belirleme sağlıksız ve paylaşımcılıktan uzaktır.


Siyasi partilere katılım kağıt üzerinde iyi gözükse bile seçilen bazı adayların mazisi bir meşruiyet sorunu doğurabilecek niteliktedir.


Kendilerine dokunulmazlık zırhı oluşturanların, ulus devlet bütünlüğünü erozyona uğratacak şekilde açıklamalarda bulunmaları endişe vericidir.


Yemin bile etmeden ülkenin kurucu ve kuruluş felsefesi zemininde laik cumhuriyetle kavga edeceklerinin sinyalini vermekten çekinmedikleri gibi daha da ileri giderek tehdit etmektedirler.


Bağnazlık, bilgisizlik ve eğitimsizlik hiçbir ülkeye yarar sağlamamışken çevre ülkelerde yaşanan vahşetin görülmemesi düşündürücüdür.


Gaflet ve delalet içinde bulunanların ant içecekleri metni okumaları kadar anlamaları, içselleştirmeleri ve edecekleri yemine sadık kalmaları gerekir.


Her yasama döneminde ülke sorunlarının çözümü noktasında seçilenlerden verim alınması zorlaşırken, finansal oligarşinin devlete bindirdiği yük halk tarafından üstlenilmektedir.


Türkiye ikinci yüzyıla devasa sorunlarla başlangıç yapacaktır.


En önemlisi Türk toplumunun yaşam kalitesinin şartlarına ilişkindir.


İktidar yani hükümet kararlı kırılganlıklarımız hukuki gerileme, sığınmacılar, sosyal ve kültürel sahada meydana gelen daralmalar ve işsizliktir.


Çözüme kavuşturulana kadar ülkemizin bu içsel faktörlerle iç içe yaşaması kaçınılmazdır.


Özgürlükler ve yargı bağımsızlığı başta olmak üzere insanca yaşamda batı dünyasıyla aradaki mesafenin her geçen gün biraz daha açılmasını, İslam coğrafyasının sadece yönetenlerinde değil yönetilenlerinde de görmek gerekir.


Seçim nedeniyle baş tacı edilen insanımız pazar günü bir kez daha sandık başına gidecektir.

İlk defa oy kullanan “Z” kuşağı bu seçimde de kilit durumundadır.


Onların düşüncesine göre bölücü, gerici ve sığınmacılara gösterilen hoşgörü ve tavizler can yakıcıdır.

Yalan dolan ve sahtecilik asla bağışlanmamalı, haksızlık, yolsuzluk, adaletsizlik ve ahlaksızlık utanç eylemlerinden sayılmalıdır.


Sağduyulu Türk halkının en büyük beklentisi; demokratik bir hak olan seçime gölge düşürülmeden siyasal iktidarın meşruiyetinin devlet yetkisini ve gücünü kullanmaktan değil halk iradesinden geçtiğinin kabullenilmesidir.


Son sözse; “Ülkenin aydınlanması toplumsal düzeyin yükselmesiyle sağlanır.”

135 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page