Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı
Geçtiğimiz günlerde eski bir Dışişleri mensubu ve şimdilerde siyasetçi olan bir kişinin ‘Mavi Vatan’ söylemleri, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ndeki bir paragrafını aklıma düşürdü.
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
İster dil sürçmesi, ister yanlış anlaşılma, ister kürsü dokunulmazlığı, ister iletişim kazası diyelim, toplumun önünde nutuk atanlar, ¨Boğaz dokuz boğumdur¨ sözünü anımsamalıdırlar ki, söyledikleri başka bir yerlere çekilmesin.
Kamuoyu önünde ya da TBMM’de kırmızı çizgi olan tartışmalardan, üçüncü ülkelerin de fırsat bulduklarında istismar edeceklerinin hep düşünülmesi gerekir.
Nitekim yanlış ifadeler, iç ve dış siyasetin bir numaralı gündem maddesi oluverdi.
Reklamın da tanıtımın da iyisi ya da kötüsüne örnek olacak şekilde, söylemden eyleme geçemeyen ‘Mavi Vatan’ kavramının tekrar anımsanması açısından pek de fena olmadı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de ilan ettiği deniz yetki alanları olan karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesini içeren doktrin, Türklerin denizlerle buluşmasının yeni bir adımıdır.
¨Sevr Antlaşması’nda¨ olduğu gibi, günümüzde Türkleri bu kez de Batı Anadolu kıyıları ile Antalya-İskenderun Körfezlerine sıkıştırmayı hedefleyen emperyalizmin uyduruk ¨Sevilla Haritası’nı¨ yok saymaktır.
Deniz hak ve menfaatlerimizin korunup kollanmasını içeren ‘Mavi Vatan’ doktrinin içeriğinde, sadece güç yani kuvvet kullanımı yoktur.
Denizciliğin tanıtılması, yaygınlaştırılması ve sevdirilmesi vardır.
Genç nüfusun denizciliğe özendirilmesi, balıkçılığın açık denizlere yönlendirilmesi, tersanelerin gemi ve yat inşa merkezi haline gelmesi, turizmin denizlere açılması, amatör denizciliğin geliştirilmesi vardır.
Denizaltı kaynaklarının işletilmesi ve deniz sporlarının özendirilmesi vardır.
Türk Deniz Ticaret Filosu’nun dünya denizciliğinde ilk sıralara yükselmesi ve Türk Bayrağı’nın tüm denizlerde dalgalandırılması vardır.
Atatürk’ün ¨Denizci Millet ve Denizci Ülke¨ vizyonunun nihai hedefi olan ülkemizin bekası ve milletimizin refah ve mutluluğu vardır.
Esasen bu tartışma sürecinde, gözden kaçırılan en önemli husus Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarının Somali’de görevlendirilmesine ilişkin tezkeredir.
Kızıldeniz’e geçiş rotasında bulunan Mogadişu açıkları ve Somali deniz suları, korsanlık faaliyetlerinde halen kilit durumundadır.
Yemen’de Husilerin, İsrail ile Hamas savaşını neden göstererek Kızıldeniz’den geçen gemilere saldırı düzenlemesi uluslararası gündemdeyken, Kızıldeniz’deki saldırıların bir kısmı da Somalili korsanlar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bölgede göze çarpan sorunlardan bir diğeri de Somali’ye bağlı özerk bölge Somaliland’ın, bağımsızlığını ilan etmiş olmasına rağmen henüz tanınmamış olmasıdır.
Türkiye ile Somali arasındaki Savunma ve Ekonomik İş Birliği Çerçeve Anlaşması’nın uzantısı olan tezkerenin, deniz yetki alanlarında kontrolün sağlanması ve deniz kaynaklarının Somali ekonomisine kazandırılması hedeflenmektedir.
Gönderilecek gemilerin ilerleyen dönemlerde başka değerlendirmeler ve başka beklentiler ışığında görevlendirilmesinin, deniz ticaret filomuzu tehdit altına sokacağı da düşünülmesi gereken bir konudur.
Kaldı ki; bölgede halen korsanlık karşıtı bir girişim olan NATO’nun Okyanus Kalkanı Harekâtı kapsamında bir Türk Firkateyni görev yapmaktadır.
Gazze Savaşı’nın bir ucu Suriye’ye, diğer ucu Aden Körfezi’ne dayanmışken deniz unsurlarının Somali’de görevlendirilmesinden, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik çıkarı ne olacaktır? Doğrusu merak eder dururum.
Son sözse; “Ülke kaynaklarının ve enerjisinin yoğunlaşacağı yerler Ana Vatan, Yavru Vatan, Mavi Vatan ve Gök Vatandır. Gerisi laf-ı güzaftır.”
Güzel ve gerçekçi yorum... İran hakkında kısa ama öz anlatım,,, detayı çok fazla ve karmaşık olmasına rağmen , İran yönetimi belki tarihte benzeri hiç karşılaşılmamış karmaşık bir yönetim şekli. Kalemine sağlık.