top of page
  • Ünal GÜL

Sıra Hangi Ülkede?

Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı

Kaostan beslenen terör örgütleri, gerçekleştirdikleri eylemlerle topluma korku salarak, halkta bıkkınlık ve yılgınlık duygusu oluşturup devlete olan güveni sarsmayı sürdürüyor.


İslam adına savaştığı izlenimi veren cihatçı terör örgütü DAEŞ/IŞİD, acımasız yüzünü bu kez de Moskova’da gösterdi.


İlk defa Afganistan’da duyulan bu örgüt, 2011 yılından itibaren Suriye ve Irak’taki otorite boşluğu, etnik ve mezhepsel çatışmalı ortamdan yararlanarak manevra alanını daha da genişletti.


Gerçekleştirdiği eylemler, Müslümanların tek temsilcisi olma iddiasında hilafeti ilan eden örgütü bazı ülkelerin aparatı haline getirdi.


Zaten bu ve benzeri örgütleri kendi çıkarları için kurarak ülkelerin başına dert eden büyük güçler değil mi?


Örgütün mücadele alanı İslam Dini’nin gerçekleri ile örtüşmediği gibi tüm dünyada Müslümanlara karşı bir korku ve nefret duyulmasına neden olmaktadır.


Her saldırı, İslamofobi’yi güçlendirmekte ve yabancı düşmanlığını körüklemektedir.


İntihar saldırılarının cihat ve şehitlik gibi dini kavramlar kullanılarak yorumlanması, bu örgütü meşrulaştırma çabasıdır.


Çokça ülkeden katılımların olduğu örgütün militan kaynağının azımsanmayacak kısmı Orta Asya kökenlilerdir.


Bazı eylemcilerin İslâm’la uzaktan yakından bağlantıları da yoktur.


Genelde bu kişiler kendi ülkelerinde çeşitli suçlara karışmış, sicilleri bozuk ve adi suçlulardır.


Eylem ve infazları bilişime koyması, sosyal medya üzerinden örgüte katılım çağrısı ve hedef şehirleri servis etmesi dikkatle izlenmelidir.


Ülkemizde ilk kanlı eylemini 11 Mayıs 2013 tarihinde Hatay Reyhanlı’da gerçekleştiren bu örgüt, daha sonraları onlarca sayıda eylemle yüzlerce insanımızın ölümünün üstlenicisidir.


Dehşet uyandıran eylemlerle tanınan DAEŞ/IŞİD, o yıldan itibaren terör örgütü olarak kabul edildi.


Son saldırı bir kez daha göstermiştir ki, alternatif güzergahlardan biri de ülkemizdir.


Olumsuz algıya neden olan bu ve buna benzeri durumlar hem pasaportumuzun değersizleşmesine hem de Türklerin vize sorunu yaşamasına neden olmaktadır.


Dünya barışını tehdit eden terörizm etnik, ideolojik veya dini düşüncelerden kaynaklansa bile küresel olduğu son saldırıda da ortaya çıktı.


Oluş şekli ve sonuçları, Ukrayna ile savaş halinde olan RF (Rusya Federasyonu)’ye bile dünya kamuoyunca olumlu bakılması imkânı doğurdu.


Kaldı ki, hiçbir gerekçe insanın öldürülmesini haklı kılmaz.


Faillerin yakalandığı RF’de istihbaratın uyarılara kayıtsızlığı ve güvenlik önlemlerinin yetersizliği oldukça ilginç.


Rus makamlarının Ukrayna için normal görülse de ABD ve İngiltere ile bağlantılı olabileceği açıklamaları endişe vericidir.


Ülkemiz PKK/KCK-PYD/YPG, DHKP-C ve FETÖ’nün yanı sıra DAEŞ/IŞİD’in de hedefindedir.


Ortak paydaları; Türkiye’yi bölerek, çağdışı ve karanlık yaşama mahkûm etmektir.


Irak ile yapılan görüşmelerde olumlu adımlar atılması imkânı doğmuştur.


Suriye ile ilişkilerin normalleşmemesi, sınırımızda konuşlanan ABD ve RF’nin destekleri yuvalanan terör gruplarını cesaretlendirmektedir.


Diğer bölge ülkelerinin niyet, amaç ve riyakarlıkları ile Batı’nın gönülsüzlüğü de göz ardı edilmemelidir.


Bugünlerde Avrupa’nın bazı kentlerinde Türkiye aleyhine gösteri ve Türklere saldırılar yine baş göstermiş durumda.


Ölümüne gayretin gösterildiği bu mücadelede Irak, İran, Suriye ve Türkiye iş birliği sağlanamadığı sürece bu coğrafyada terörün bitirilmesinin söz konusu olamayacağı bir gerçek.


Sorunun bir diğer önemli ayağı da, demografik ve kültürel yapımızı tehdit eden sığınmacılar ve yasa dışı göçtür.


Etkili sığınmacı stratejisi uluslararası toplulukların talepleri doğrultusunda değil, ülkemizin bekasına tehdit oluşturabileceği kaygısıyla ele alınmalıdır.


Türklere vize muafiyeti vermeyen AB ile imzalanan Geri Kabul Anlaşması ve Ortak Eylem Planlarının iptal edilmesiyle muhtemeldir ki; AB ile algılama farklılıkları ortadan kalkacaktır.


Son sözse;¨Terörle mücadele hamaset değil sonuç alma işidir. ¨

98 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page