top of page
Ünal GÜL

NATO ÇÖZÜMLEMELERİ-1

NATO’nun Dönüşümü, Vilnius Zirvesi ve yeni “Soğuk Savaş”

Sayın Temel ERSOY yazdı


2001 yılında 11 Eylül komplosu ile Afganistan’dan başlayan, “Renkli Devrimler” ile eski Varşova Paktı ve SSCB coğrafyasında bir sürü çatışma ve istikrarsızlık yaratan süreç; Büyük Orta Doğu Projesi söylemi ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kasıp kavurduktan sonra 1,5 yıldır devam eden Rusya-Ukrayna savaşı ile uluslararası sistemde pek çok dinamiği değiştirdi. 2001’den beri süregelen akışkanlık; silahlı çatışmalar, iç savaşlar, isyanlar ve istikrarsızlıklarla birlikte dönüşen sistem, süreç içinde bütün aktörlerin kendilerini yeniden konumlandırmalarına neden oldu. 1 Mart Tezkeresini onaylamayarak 2002 yılında ABD’nin dayatmasına bir şekilde boyun eğmeyen ve hegemonun bütün öfkesini üzerine çeken Türkiye, üst üste insanlık tarihinin görüp görebileceği en yoğun ve aşağılık yıkıcı faaliyete maruz kaldı ve dayak yiye yiye geldiğimiz noktada Hegemon’a boyun eğdi. Bu zaten uluslararası sermayenin ve onun işbirlikçisi yerli burjuvazinin ve 20 yıllık AKP iktidarının palazlandırdığı nurjuvazi ve İslamcı sermayenin de talebiydi. 2002’den beri yalpalayan ve pek çok kez küçük düşen Türkiye’nin ekonomik iflasın sonrasında başka çıkar yol da kalmayınca Hegemon’un yapılacak işler listesini tek tek yerine getirmekten başka şansı yoktu. Rusya-Ukrayna savaşının başından beri sözde tarafsız bir denge politikası izlemek için gayret ediyormuş gibi görünen Türkiye bu süreçte çıkarlarını maksimize ederek ekonomik yönden bazı kazançlar sağladı. Putin ile özel ve yakın ilişkilerini sürdüren Erdoğan, artık sisteme tam anlamıyla hâkim olan güvenlik bürokrasisinin ustaca yönlendirmesiyle S-400 kabadayılığı ile bozulan Hegemon ile ilişkileri NATO çizgisine oturmuştur. Türkiye’nin Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısını bir savaş olarak nitelemesi; NATO’ya bağlılığını hem söylem hem eylem düzeyinde göstermesi; Montrö Boğazlar Sözleşmesi (19. madde) gereğince boğazları tüm savaş gemilerine kapatması; Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Rusya’yı kınayan ülkeler arasında olması ve Ukrayna’ya destek vermesi, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerine seçimlerden sonra itiraz etmemesi NATO üyesi olarak yükümlülüklerini yerine getirdiğini gösteren örnekler olarak not edilmiştir. İşte Vilnius Zirvesi bu iklimde gerçekleşti. Dünyada çok boyutlu bir güç, nüfuz ve ideoloji mücadelesi sürerken gerçekleşen bu zirvede alınan kararların ne anlama geldiğini sonuç bildirgesi dahil belgelere dayanarak açıklamaya çalışacak ve bundan sonra neler olabileceğine dair değerlendirmeler yapacağız.


NATO Sonuç Bildirgesi Ne Diyor? 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde NATO Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından düzenlenen Vilnius Zirvesi, kapsamlı bir sonuç bildirgesinin yayınlanmasıyla sona erdi. Bu bildirge, NATO'nun (ABD’nin) asıl derdi olan Çin kaygısını tekrarlayan bir belgeden öte anlam taşımıyor. Öyle bazı çok bilenlerin dediği gibi NATO’nun gelecekteki yönünü belirleyen stratejik bir yol haritası olma özelliği filan da taşımıyor. Her asker bilir ki, stratejik planlama için en önemli unsur somut, elde edilebilir bir hedefin varlığıdır.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Brüksel'de düzenlenen zirvede ittifak üyelerinin Çin'in yükselişine ortak bir yanıt vermeleri gerektiğini söyledi. Yani Batı’nın Çin’in üretim gücü ve kapasitesi ile başa çıkamadığını itiraf ederek askeri çözüm önerdi. Zirvenin ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde, Çin'in davranışları "sisteme bir meydan okuma" diye tanımlandı.


Bildirgenin yayımlanmasından saatler sonra Çin'in Brüksel'deki Avrupa Birliği temsilciliği, NATO'yu "Çin'in barışçıl kalkınmasını kötülemek için iftira atmakla" suçladı ve Çin'in savunma politikasının "doğal olarak savunmada olduğunu" belirten bir açıklama yayımladı. Açıklamada "Çin hiç kimseye sistematik tehdit olmayacaktır ancak bize bir sistematik tehdit gelirse oturup hiçbir şey yapmadan bekleyecek değiliz" ifadeleri yer aldı. Bu çok iyi çalışılarak hazırlanmış bir yanıt. Eskisi gibi alttan alıp tırsmıyor artık Çin. Biz de hazırız buyurun diyor.

Bildirge, NATO'nun yıllardır tekrarladığı başta Rusya ve Çin olmak üzere kendisine boyun eğmeyen rakiplere karşı aba altından sopa göstererek yeni Soğuk Savaş'ın şiddetlenerek süreceğine aksi halde kapitalist sistemin büyük bir bunalıma gireceğine işaret ediyor. Daha net bir ifade ile Vilnius Zirve Bildirisi, uluslararası siyasette yeni bir çağın başladığının habercisi olma niteliği filan taşımıyor. Yıllardır tekrarlananlar bu zirve bildirgesinde de aynen ifade ediliyor. Bildiride, “NATO çatışma peşinde değil ve Rusya için hiçbir tehdit oluşturmuyor. Düşmanca politikaları ve eylemleri ışığında Rusya’yı ortağımız olarak göremeyiz. İlişkimizdeki herhangi bir değişiklik, Rusya’nın saldırgan davranışını durdurmasına ve uluslararası hukuka tam olarak uymasına bağlıdır. Riskleri yönetmek ve azaltmak, gerginliği önlemek ve şeffaflığı artırmak için Moskova ile iletişim kanallarını açık tutmaya istekliyiz. Aynı zamanda, Rusya'nın politikaları ve eylemlerinin güvenliğimiz üzerindeki etkileri hakkında danışmaya ve değerlendirmeye devam edeceğiz ve Rus tehditlerine ve düşmanca eylemlerine birleşik ve sorumlu bir şekilde yanıt vereceğiz” ifadeleri kullanılıyor. Bir barış meleğinin gayet politik ifadeleri. Bildiride Çin'e ilişkin olarak da “Stratejik rekabet, istikrarsızlık ve tekrarlayan şoklar, daha geniş güvenlik ortamımızı tanımlıyor. Afrika ve Orta Doğu'daki çatışma, kırılganlık ve istikrarsızlık, güvenliğimizi ve ortaklarımızın güvenliğini doğrudan etkilemekte. Çin Halk Cumhuriyeti'nin (ÇHC) belirtilen hırsları ve zorlayıcı politikaları çıkarlarımıza, güvenliğimize ve değerlerimize meydan okuyor. İttifak'ın güvenlik çıkarlarını korumak amacıyla karşılıklı şeffaflık oluşturmak da dâhil olmak üzere ÇHC ile yapıcı ilişkilere açığız. Siber, uzay, hibrit ve diğer asimetrik tehditlerle ve yeni ortaya çıkan ve yıkıcı teknolojilerin kötü niyetli kullanımıyla karşı karşıya kalmaya devam ediyoruz” ifadeleri yer alıyor. Yani alenen biz Çin ile baş edemiyoruz. Çin bizim kurallarımıza göre oynamazsa kavga kaçınılmaz diyorlar. NATO'nun evrimi ve yeni “Soğuk Savaş” NATO'nun kuruluş amacı, II. Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'yı bir arada tutmak ve Sovyetler Birliği'nin potansiyel bir saldırısına karşı koymaktı. NATO’nun Avrupa ile ilgili her zaman üç amacı olmuştur. II. Dünya savaşı sırasında işgal gücü olarak Avrupa’ya intikal ettirilen askeri gücü Avrupa’da muhafaza etmek, Sovyetler Birliği’ni Batı Avrupa’nın dışında tutmak ve Almanya’yı kontrol altında tutmak. Ancak zamanla NATO, özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde, hızla değişen dünya düzeninde rolünü yeniden tanımlamak zorunda kaldı. Aslında bu ABD’nin talebiydi. Zira Soğuk Savaş sonrası üs kapama ve askeri gücü küçültme arayışındaki bazı politikacılara karşı panikleyen ve Kongreyi etkileyecek geçerli argümanları bulamayan ABD askeri-endüstriyel yapısının NATO üzerinden savunma bütçesindeki kısıtlamaları engelleme girişiminden başka bir şey değildi. Avrupalı askerler de buna teşneydi. 1992 Eylülünde ABD Deniz Kuvvetleri umutsuzca uçak gemilerinin bazılarının hizmet dışına çıkarılmasını engellemeye çalışıyordu. Benim de içinde olduğum bir çalışma grubunun görevi Akdeniz’de en az iki ABD uçak gemisi muharebe grubuna ihtiyaç olduğuna NATO’yu ve ABD’yi ikna etmekti. Adeta ABD’ye yalvaracaktık NATO Güney Bölgesi olarak; “lütfen iki uçak gemisi bulunsun Akdeniz’de” diye. Akdeniz’in kuzeyi tamamen NATO. Güneyinde ise tek sorun sisteme meydan okuyan Kaddafi’nin Libya’sı. Zaten Kuzey – Güney silah mukayesesi yapıldığında ortaya komik bir durum çıkıyor. Fas’tan Mısır’a bütün ülkelerin donanmalarını toplasanız bir Yunanistan etmiyor. Zor günlerdi! Bir İngiliz Albayı Libya uçaklarının NATO gemilerine intihar saldırıları yapabileceğini bu durumda uçak gemileri olmaksızın NATO’nun zor durumda kalabileceğini bile iddia etmişti. Peki, nedendi bu canhıraş çabalar? NATO küçülürse yüksek maaşlar, ucuz içki ve sigara, lüks arabalar, mobilyalar, iyi eğitimli çocuklar, memlekette ev sahibi olmak vs hepsi uçup gidecekti. Bu dönem, Soğuk Savaş'ın iki kutuplu güç dinamiklerinin ötesine geçen bir dünyada işlevini tamamlayan ancak varlığını sürdürmek isteyen NATO'nun kimliğini ve amacını sorgulattı. Bakın NATO Zirve Bildirgelerine 1992’den bu yana, hep aynı sakızın çiğnendiğini görürsünüz.


Vilnius Zirve Bildirisi NATO'yu; “bireysel ve toplu güvenlik ile ilgili tüm konularda eşsiz ve vazgeçilmez bir birlik” olarak tanımlıyor ve diyor ki; “NATO bir savunma ittifakıdır. Bireysel ve kolektif güvenliğimizle ilgili tüm konularda danışmak, koordine etmek ve harekete geçmek için eşsiz, temel ve vazgeçilmez transatlantik forumdur. Washington Antlaşması'nın 5. Maddesi uyarınca birbirimizi ve Müttefik topraklarının her karışını her zaman savunmak, bir milyar vatandaşımızı korumak ve özgürlüğümüzü ve demokrasimizi korumak konusundaki kararlı taahhüdümüzü yeniden teyit ediyoruz.” Yalan. Meslek yaşantım boyunca katıldığım bütün Harp Oyunu ve Plan Tatbikatlarının başlıca faraziyesi NATO’nun müdahil olmayacağı, NATO’dan beklenen desteğin gelmeyeceği ya da çok geç ve çok yetersiz bir destek geleceği şeklinde olmuştur. Körfez Savaşı sırasında çok ihtiyaç duyulan Patriot bataryaları için inim inim inletmedi mi NATO? S-400 soytarılığına neden başvurdu Türkiye İttifakın saygın bir üyesi ise?

Bildirge, NATO'nun stratejik görünümünde önemli bir değişikliği ortaya koymuyor.


NATO içinde bulunduğu güvenlik ortamını tanımlarken NATO Antlaşmasının dışına çıkıyor ve “Stratejik rekabet, yaygın istikrarsızlık ve tekrarlayan şoklar, daha geniş güvenlik ortamımızı tanımlar.” Diyor ve çıkarıyor ağzındaki baklayı, “Afrika ve Orta Doğu'daki çatışma, kırılganlık ve istikrarsızlık, güvenliğimizi ve ortaklarımızın güvenliğini doğrudan etkiler.” Hadi ya, ne var acaba Afrika ve Orta Doğu’da?


Bu arada, Toplantıda Zelensky’yi babasız çocuk gibi ortada bırakmalarının sebebi de anlaşılıyor; “Rusya, Avrupa-Atlantik ve küresel güvenliği ciddi şekilde baltalayan ve tamamen sorumlu tutulması gereken Ukrayna'ya karşı yürüttüğü yasadışı, gerekçesiz ve sebepsiz saldırı savaşının tüm sorumluluğunu taşımaktadır. Rusya'nın uluslararası hukuku, Birleşmiş Milletler Şartı'nı ve AGİT taahhütlerini ve ilkelerini bariz ihlallerini en güçlü ifadelerle kınamaya devam ediyoruz.” Yani Ukrayna için savaşa girmeyiz, zaten elimizdeki hurdalardan kurtulduk, artık envanterimiz kritik ölçüde azaldı gerekçesiyle siyasetçileri ikna eder sağlam savunma bütçesi alırız, diyorlar.


Ama araya da sıkıştırıyorlar, “Uluslarının, topraklarının ve ortak değerlerimizin kahramanca savunulmasında Ukrayna hükümeti ve halkıyla sarsılmaz dayanışmamızı yeniden teyit ediyoruz.” Ne asil bir davranış? Çok etikler değil mi? Ellerindeki on binlerce Rus ve Ukraynalının kanıyla!


Dünyanın her yerinde, en çok da ülkemizin güneyinde terörizme alabildiğine destek verirken “Terörizmi kategorik olarak reddediyor ve mümkün olan en güçlü ifadelerle kınıyoruz.” Diyebiliyorlar utanmazca. ABD ve NATO’nun Suriye ve Irak’ın kuzeyinde ne haltlar karıştırdığını bile bile burada kükreyen Erdoğan orada Biden’la el sıkışıyor.


Bakınız NATO’ya girdiğinden bu yana kendi savunma sanayiini geliştirmesini engellemek için Türkiye’ye sayısız silah ambargosu uygulayan İnsan Hakları Şampiyonu NATO ne diyor; “İttifak'ın gerekli yeteneklere sahip olması için esnek tedarik zincirlerine sahip güçlü ve yetenekli bir savunma sanayisine ihtiyacı var. Avrupa'da daha güçlü bir savunma sanayisi ve Avrupa içinde ve Atlantik ötesinde daha büyük bir savunma sanayii işbirliği de dâhil olmak üzere, İttifak çapında güçlü bir savunma sanayii, gerekli yeteneklerin sağlanması için elzem olmaya devam etmektedir. Ayrıca, taahhütlerimiz, yükümlülüklerimiz ve süreçlerimizle tutarlı olarak, Müttefikler arasında savunma ticareti ve yatırımlarının önündeki engelleri uygun şekilde azaltacak ve ortadan kaldıracağız.” Benim bildiğim tüm NATO ülkeleri Türkiye’nin savunmasını olumsuz etkileyecek her türlü yasak ve kısıtlamayı uyguluyor yıllardır.


Alın size çok tehlikeli bir niyet beyanı daha; “Lojistik de dâhil olmak üzere SACEUR'un Sorumluluk Alanının etkinleştirilmesini sağlamak ve Müttefik kuvvetlerin İttifak topraklarının tamamında, içinden ve dışında takviye edilmesini ve desteklenmesini destekleme yeteneğimizi geliştirmek için hem ulusal düzeyde hem de NATO içinde cephane ve teçhizatın önceden konumlandırılması dâhilçabalarımızı hızlandırdık. SACEUR'un Sorumluluk Alanı'nın etkinleştirilmesinin bir parçası olarak, Avrupa'da gerektiğinde NATO'nun askeri kuvvetlerine zamanında yakıt sağlanması İttifak'ın hazır olma ve yanıt verme durumunu desteklediğinden, yakıt tedariki dağıtım düzenlemeleri konusundaki çalışmalarımızı ileriye taşıyoruz. Değişen güvenlik ortamının İttifak'ın toplu lojistiği için daha zorlu bir engel oluşturduğunun farkındayız ve inandırıcı caydırıcılık ve savunmanın yeterli lojistik kapasiteye dayandığını kabul ederek bu zorluğun üstesinden gelmek için siyasi ve askeri çabalar göstereceğiz.” Yani Soğuk Savaş’tan sonra kuruyan sisteme para basacağız. Boru hatları, cephanelikler, alt yapı tesisleri ile donatacağız SACEUR’ün bölgesini. Bu yağmurdan herkes yararlanacak. Özellikle politikacılar.


İşte bir yalan daha geliyor; “Silahların kontrolü, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, İttifak'ın güvenlik hedeflerine ulaşılmasına ve stratejik istikrar ile ortak güvenliğimizin sağlanmasına önemli katkılarda bulunmuştur ve bulunmaya devam etmelidir. NATO'nun silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi konusunda üzerine düşeni yapma konusunda uzun bir geçmişi vardır. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra NATO, Avrupa'da konuşlanmış nükleer silahların sayısını ve NATO stratejisinde nükleer silahlara olan güvenini önemli ölçüde azalttı.” Biraz önce silahlanmaktan bahseden NATO şimdi silahların kontrolünden bahsediyor. Neden? Çünkü şablon böyle. Yıllardır aynı şeyler yazılıyor.


Rusya-Ukrayna savaşında Rusya’yı kınayıp,elindeki hurdaları Ukrayna’ya gönderen NATO aynı metinde diyor ki “Avrupa'daki savaş Avrupa-Atlantik güvenlik ortamının doğasını temelden değiştirdiğinden, istihbarata yapılan vurgu daha da belirgin hale geldi ve İttifak'ın karar verme süreci ve stratejik planlaması için gerekli hale geldi. NATO istihbarat teşkilatının değeri her şeyden önce Müttefik istihbarat ve güvenlik servislerinin istihbarat paylaşmak ve İttifak'ın küresel stratejik tablo hakkında kapsamlı bir anlayışa sahip olmasını sağlamaya devam etmek için yakın işbirliği içinde çalışmasından gelir.” Yani bırakın bizim elemanlar sizin topraklarınızda rahatça istihbarat toplasın. Sizin elemanlarla iş birliği yapsın. At oynatalım. Özellikle Hakan Fidan yönetiminde son derece başarılı bir milli duruş kazanan, içindeki sızıntıları olabildiğince tıkayan ve dünyanın her yerinde birinci sınıf operasyonlara imza atan, Suriye ve Irak’ta ABD’nin basuru haline gelen MİT’in başı ciddi derecede dertte. Hele ki son atamadan sonra bu konunun da görüşülüp üzerinde anlaşıldığı düşünülebilir.


Bildirge’nin 70. Maddesi de ilginç. Yukarıdaki paragraf bağlamında okunduğunda ustaca kullandığımız sivil örümcekler aracılığı ile şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlar paralelinde toplumu şekillendirmenize yardım edeceğiz diyor.


“İnsani Güvenlik ve Kadın, Barış ve Güvenlik gündemlerini tüm temel görevlerimize entegre etmeye kararlıyız. Operasyonel etkinliğimizi artırmak ve sivil ve askeri yapılar arasında sinerji sağlamak için sağlam politikalar ve açık operasyonel yönergeler aracılığıyla bu hedefi tam olarak operasyonel hale getirmek için çalışmaya devam edeceğiz. Bunu yaparken ortaklar, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplumla birlikte çalışıyoruz.”


Ukrayna’ya yaptığını daha önce Gürcistan’a yapan, onu kışkırtıp Rusya’yı üzerine saldırtan NATO tabi ki Gürcistan’ı unutmamış. “Gürcistan'ın uluslararası kabul görmüş sınırları içindeki toprak bütünlüğüne ve egemenliğine desteğimizi yineliyoruz. Gürcistan'ın kendi geleceğine ve dış politika rotasına dış müdahaleden bağımsız olarak karar verme hakkına verdiğimiz desteği kararlılıkla sürdürüyoruz. Rusya'yı, rızası olmadan Gürcistan'da konuşlandırdığı güçlerini geri çekmeye çağırıyoruz.”


Bildirge, rakipleri ve düşmanları tanımlaması bakımından bir değer taşıyor. Rusya ve Çin ile yüzleşmeye hazırlanan, küresel bir oyuncu olarak oldukça iddialı bir tasavvuruda ortaya koyuyor. Özellikle silahlanma, AR-GE ve altyapı yatırımları gibi maliyeti yüksek programlara vurgu yapması, istihbarat, propaganda, psikolojik harekât gibi iş birliği alanları ortaya koyması yeni bir Soğuk Savaş'ın başlatılacağının göstergesi olarak yorumlanabilir.


Bildirgede beni en çok rahatsız eden 79. Madde oldu. Bu çok tehlikeli ve Karadeniz’de değişen dengeler sayesinde ABD’nin istismarına açık bir durum. “Karadeniz bölgesi İttifak için stratejik öneme sahiptir. Bu, Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırı savaşıyla daha da vurgulanıyor. Müttefiklerin Karadeniz bölgesinde güvenliği, emniyeti, istikrarı ve seyrüsefer özgürlüğünü sürdürmeyi amaçlayan bölgesel çabalarına, uygun olduğu durumlarda, 1936 Montrö Sözleşmesi aracılığıyla desteğimizin devam ettiğini vurguluyoruz. Bölgedeki gelişmeleri daha fazla izleyip değerlendireceğiz ve güvenliğimize yönelik tehditlere ve uygun şekilde bölgedeki ortaklarımızla daha yakın işbirliği için potansiyel fırsatlara özellikle odaklanarak durumsal farkındalığımızı artıracağız.” Yani diyor ki işime yaradığı sürece Montreux’yü desteklerim. Engel görürsem ortadan kaldırırım.

Sonuç olarak Vilnius Zirve Bildirisi, NATO'nun küresel güvenlikteki hegemon rolünü ve etkisini geleneksel sınırlarının ötesine taşıma isteğini ortaya koyuyor.

35 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page