Sayın Mümin KIR yazdı
Ülkelerin millî hak ve menfaatleri ile çıkarlarını güvence altına almak için güç kullanma veya güç kullanma tehdidi veya başkaları üzerinde nüfuz etme kapasitesini içeren millî gücün en önemli unsurlarından biri ekonomik güçtür. Ekonomik Güç; bir devletin, sahip olduğu yeraltı ve yer üstü kaynaklarını, sermaye birikimini, her türlü mal ve hizmet üretimi kapasitesini, ulaşım/iletişim altyapısını, üretici iş gücü kapasitesini, ekonomik sistemini, uluslararası ekonomik ilişkilerini kapsamaktadır.
Gerek tarih sahnesinde ve gerekse günümüz dünya sahnesinde ülkelerin ve devletlerin askerî güçleri en büyük vitrinlerde sergilense de aslında, diğer devletlerin davranışlarını kendi iradesine göre kontrol etme yeteneğine sahip olmak bir yana ekonomik güç her devlet için bir beka yani var olma-yok olma meselesidir. Zira ekonomik çöküşler sonuçları askerî çöküşlerden çok daha ağır olan çöküşlerdir. Bu kapsamda bugün sizlere tarih sahnesinden önemli bir örneği arz etmek istiyorum.
Denizaşırı kolonileri Hollandalıların elinden alarak, 1700lerin başlarında deniz egemenliğinin de etkisiyle dünyanın en büyük gücü haline gelen Fransa Krallığı, bu sayede dünyanın en güçlü ülkesi ve lideri haline gelmiştir. Ta ki tarihler 1717 yılını gösterene kadar…
1716 yılının mayıs ayında, Orleans Dükü'ne bağlı "Fransa Maliye Kontrolörü" olarak atanan İskoç ekonomist John Law, BanqueGénéralePrivée'yi kurdu. Bankakâğıt para kullanımını geliştiren ilk finans kuruluşuydu. Özel bir bankaydı ancak sermayesinin dörtte üçü devlet bonoları ve hükümet onaylı banknotlardan oluşuyordu. 1717 yılının ağustos ayında Law, Louisiana'daki Fransız kolonisine yardım etmek için Mississippi Şirketini satın aldı ve aynı yıl Compagnied'Occident (kelimenin tam karşılığıyla "Batı Şirketi") adında bir anonim ticaret şirketi kurdu. Fransız hükümeti tarafından Batı Hint Adaları ve Kuzey Amerika'da bir ticaret tekeli oluşturan bu yeni şirketin Genel Müdürü olarak da yine Law seçildi.
1717’de Fransa’da kurulan Mississippi Şirketi, Mississippi vadisini kolonileştirdi ve New Orleans şehrini kurdu. Kral 15.Louis ile arası iyi olan şirket, büyük planlarını finanse etmek için Paris borsasında hisselerini sattı. Şirketin müdürü John Law aynı zamanda Fransa Merkez Bankası’nın başkanıydı. Dahası kral onu günümüzdeki maliye bakanına tekabül eden bir pozisyon olan Genel Finans Kontrolörü olarak da atamıştı.
14.Louis'nin uzun saltanatı ve savaşları, Fransız monarşisini neredeyse iflas noktasına getirmişti. Harcamaları azaltmak yerine, Fransa Kralı 15.Louis de İskoç finansör John Law'un para teorilerini teşvik etti. 1716'da Bankaya olağanüstü ayrıcalıklar karşılığında ulusal borcun devredildiği bir anlaşma yapıldı. Banque Royale anlaşmasının önemli noktası, ulusal borcun Mississippi Vadisi'nin açılmasından elde edilen gelirlerden ödenecek olmasıydı. Banka, Law'un girişimi olan Mississippi Şirketine bağlıydı ve bu şirket ticaret ve maden zenginliği üzerinde tekele sahip olduğu için şirket kâğıtlarında müthiş bir patlama yaşandı.
1717’de Aşağı Mississippi Vadisi timsah dolu bataklıklarla kaplıydı. Fakat Mississippi Şirketi bu bölge hakkında sonsuz fırsatlar ve zenginliklerle dolu bir efsane yaydı. Fransız aristokratları, iş adamları ve şehirli burjuvazi bu hayallere inandığında Mississippi’nin hisse fiyatları uçtu. Paris sokakları coşku içindeydi, insanlar tüm malvarlıklarını satıp devasa krediler alarak Mississippi hisselerini almaya çalışıyordu. Herkes kolay yoldan zengin olma yolunu bulduğuna inanıyordu.
Law, Louisiana'nın zenginliğini etkili bir pazarlama planıyla abarttı ve bu da 1719'da şirketin hisseleri üzerinde çılgın spekülasyonlara yol açtı. Şirket hisselerinin popülaritesi, daha fazla kâğıt banknotlara ihtiyaç duyulmasını sağlayacak kadar büyüktü ve hisseler kar ürettiğinde yatırımcılara kâğıt banknotlarla ödeme yapıldı. 1720'de banka ve şirket birleştirildi ve Law, Orleans Dükü II. Philippe tarafından "Mali İşler Genel Müdürü" olarak atandı. Law'un bankası, Fransız hükümeti BanqueRoyale tarafından basılan kâğıt banknot sayısının, elinde tuttuğu madeni para miktarının değerini aştığını kabul etmek zorunda kalana kadar başarılı gözüktü.
Bundan birkaç gün sonra panik başladı. Bazı spekülatörler hisselerin fiyatının gerçekçi ve sürdürülebilir olmadığını fark ederek, hisseleri tavan yapmışken satıp kurtulmayı seçtiler. Hisse arzı yükselince fiyatı düştü. Diğer yatırımcılar da fiyatın düştüğünü görünce hemen hisselerini satıp çıkmak istediler, bu yüzden hisse fiyatları daha da düştü ve durum çığ gibi büyüdü.
Fiyatları sabitlemek için Merkez Bankası Mississippi hisselerini satın aldı. Ama bunu sonsuza dek yapamazdı. En sonunda para bitti. Bu durum gerçekleştiğinde John Law, bu seferde Maliye Bakanı olarak daha fazla hisse alabilmek için para basılmasına izin verdi. Bu da tüm Fransız finansal sistemini balonun içine sokmuş oldu. Üstelik bu finansal sihirbazlıklar bile günü kurtaramadı. Mississippi hisselerinin fiyatı 10.000 livreden 1.000 livreye düştü ve sonra tamamen çökerek tüm değerini yitirdi. Artık merkez bankasının ve kraliyet hazinesinin elinde değersiz bir yığın hisse vardı ve hiç para yoktu. Büyük spekülatörler hisseleri zamanında sattıkları için hasarsız kurtulmuşlardı. Küçük yatırımcılar ise her şeylerini kaybettiler, pek çoğu intihar etti.
1720'nin sonunda, finansörün muhalifleri banknotlarını madeni paraya (altın ve gümüş) dönüştürmeye çalıştıklarında, "balon" patladı ve bankayı banknot ödemeyi durdurmaya zorladı. 1720'nin sonunda Philipped'Orléans, Law'u görevinden aldı. O da daha sonra Fransa'dan Brüksel'e kaçtı ve sonunda Venedik'e taşındı.
Mississippi Balonu tarihteki en büyük finansal çöküşlerden biridir. Fransa Krallığı’nın finansal sistemi bu çöküşten sonra hiçbir zaman tam anlamıyla toparlanmadı. Mississippi Balonu insanların Fransız bankacılık sistemine ve Fransız kralların finansal becerilerine olan güvenini sarstı. Bunun sonucu olarak da 15.Louis giderek daha zor kredi bulabilir hale geldi. Bu, Fransa’nın denizaşırı imparatorluğunun İngilizlerin eline geçmesinin en önemli nedenlerinden biriydi. Nihayet 1780’lerde tahta geçen 16.Louis, yıllık bütçenin yarısından fazlasının kredi faizlerine gittiğini ve iflasa doğru koştuklarını fark etti. İstemeyerek de olsa, 150 yıldır toplanmayan Fransa parlamentosu 1789’da krizi çözebilmek amacıyla toplandı. Fransız Devrimi de böyle başladı.
Mississippi balonun patlaması sadece Fransa için değil ve tüm dünya için çok önemli ekonomik ve siyasi bir dönüşüme neden olmuştu. O zamana kadar dünyanın en büyük sömürge ülkesi olan Fransa, yaşadığı bu finansal kriz nedeniyle üstünlüğünü İngiltere’ye kaptırmış ve İngiltere bir ucu uzak doğuya varan askeri güçleri, gittiği ülkeleri yönetme becerisi ve Avrupa ülkelerinden farklı olarak gelişmiş borsa ve finans sistemiyle tüm dünyada hakimiyetini perçinlemiş ve sanayi devriminin de lideri olmuştur.
Sonuç olarak; yukarıda arz etmeye çalıştığım örnekten de hareketle; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa kazanılacak başarılar yaşayamaz ve sürekli olamaz” sözünü herkese bir kez hatırlatarak saygılar sunuyorum. Çünkü devlet yönetmek çok ciddi bir iştir.
Comments