top of page
Ünal GÜL

İDEF 23 Ardından

Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı

Sürekli çatışmalara ve savaşlara sahne olan dünyamız, üretilen değerlerin büyük bir kısmı ile pek çok insanın yitirilmesine tanıklık etmeye devam ediyor.


Barışı, güvenliği ve istikrarı tehdit eden unsurlar yine birbiri ardına ortaya çıkartılmaya başlandı.

İktidar sahiplerinin hırslarına dünya halkları neden kolay teslim oluyor? diye, insan düşünmeden edemiyor.


Kosova-Sırbistan gerilimi, tırmanışa geçen İsrail-Filistin gerginliği ve uzak-yakın Doğu ve Afrika dahil dünyanın muhtelif yerlerinde çatışmalar ortamı yeniden geriyor.


Son zamanlara kadar dünya genelinde olumlu bir hava estirilmişse de Ukrayna Savaşı yeni bir kutuplaşmanın habercisi oldu.


Fırsatı kaçırmayan NATO; konseptini güncellemiş ve genişleme sürecine tekrar girmiştir.


Terör kaynaklı saldırılar, komşu ülkelerdeki istikrarsızlık ve belirsizlikler, düzensiz göç hareketleri, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesiminin hezeyanı ülkemizin güvenlik ve savunma stratejisinin sürekli gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.


Tehlikelerin türleri artıkça, alınması gereken tedbirlerdeki farklılıklar savunmamızı çeşitlendirmek de ve güçlü tutulmasını zorlamaktadır.


Çatışma ve gerilimlerin merkezinde olan ve yıllardır terör örgütleriyle boğuşan ülkemiz, sözde müttefiklerinin dayatmalarına karşın savunma sanayini üst lige çıkarmak zorundadır.


Patriot füzeleri ile başlayan S 400’ler nedeniyle F-35 projesinden çıkartılan ve F-16 ile devam ettirilen ABD yaptırım ve oyalamaları da yapılan yatırımların doğruluğunu bir kez daha göstermiştir.


Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte başlayan savunma sanayi faaliyetlerinde muhtelif nedenlerle aksama ve duraklamalar görülse de Kıbrıs Barış Harekatı ve yarattığı sonuçlar önemli bir gerçeği göz önüne serdi.


1970’li yıllarda temeli atılan vakıflar sayesinde savunma sanayi kuruluşlarımız artık her bakımdan sektörde adını tüm dünyaya duyuruyor.


İstanbul ve Ankara’da düzenlenen ve gelişerek büyüyen uluslararası savunma sanayi fuarlarımız da sektörün uluslararası kamuoyunda farkındalık yaratmasına öncülük etmektedir.


Tasarlanan, üretilen ve pazarlanan ürünlerin sergilendiği dünyanın prestijli fuarlarından olan Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı IDEF-23 geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi.


Savunma sanayi aracılığıyla çağdaş teknolojilerin bir bütün olarak Türk Sanayine kazandırılması ve savunma sanayimizin marka haline gelmesi açısından bu fuarlar oldukça önemlidir.


Türk özel ve kamu sektör ve kuruluşlarına ilaveten, savunma sanayine yatırım yapmak isteyen yabancı yeni girişimcilerin fazlalığı da bu yılki fuarda dikkat çekiciydi.


Yine bu fuarlarda gerek teknoloji kazanımı gerekse üçüncü ülkelere pazarlama konusunda herhangi bir önyargı ile yaklaşmayan ve gerçek anlamda ve eşitler arası iş birliğini esas alan iradenin ortaya konması da önemlidir.


Olumlu yaklaşım ve etkileşimler özellikle dost ve kardeş ülkeler arasındaki bağların daha da kuvvetlenmesine olanak verecektir.


Türkiye, ulusal savunma sanayi altyapısını bir bütün olarak görmek ve kendi ulusal öz kaynaklarını etkin ve verimli olarak kullanmak zorundadır.


Firmaların benzer ürünlerde beceri ve yeteneklerini bir araya getirmeleriyle ülkemizin küresel denklemde daha güçlü yer almasına olanak sağlanacaktır.


AR-GE faaliyetleri ile ürünlerin kalitesine devlet garantisi verilmesi durumunda, savunma sanayi alanında baş at konumunda olan ülkelerle rekabet edilmesi söz konusu olabilecektir.


Ülkemiz savunma sanayinin güçlenmesi açısından hem beyin gücü hem de askeri-stratejik ortama denk düşen askeri bir potansiyele sahiptir.


Doğru, şeffaf ve bütünleşik bir yönetim ve anlayış tarzıyla istenilen hedefe kısa zamanda ulaşılabilecektir.


Türk Ordusu’nun savunma ihtiyaçları da teknolojinin akıl almaz hızı ve değişen parametrelerini optimize edecek şekilde karşılanmalıdır.


Son sözse; “Savunma stratejisinin hedefi, teknolojinin alınması değil millileştirme olmalıdır.”

138 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page