top of page
Ünal GÜL

Demir Kubbe ve ABD’nin jeopolitik kırılganlığı

Sayın Cem GÜRDENİZ yazdı

14 Nisan 2024 günü İran’ın İsrail topraklarına tarihte ilk kez düzenlediği Gerçek Vaat isimli hava saldırısı, jeopolitik düzlemden taktik ve teknik düzleme kadar her alanda çok önemli sonuçlar yarattı. Ancak en önemli sonucu şüphesiz İsrail Hava Savunma Sisteminin performansının kamuoyuna açıklanan propaganda bilgileri dışında ortaya çıkan açıkları oldu. Bu açıklar şüphesiz ABD’nin küresel çapta şampiyonluğunu yaptığı teknolojik üstünlük ve savunma sistemleri üzerinden oluşturduğu caydırmaya zarar verecek boyutlarda.


ÖN İKAZLI YOĞUN HAVA SALDIRISI


İran’ın çok geniş yelpazede sayılar 3000’i aşan Balistik Füze, Seyir (cruise) Füze ve Uydu Yerleştirme Roket sistemlerine sahip olduğu biliniyor. Bu kapsamda 8 çeşit kısa menzilli ve 8 çeşit orta menzilli Balistik Füze sistemine; 4 çeşit Alçak İrtifa Seyir füze sistemine; ayrıca 5 çeşit harcanabilir uzun menzilli uydu yerleştirme roket sistemine sahipler. 14 Nisan günü kontrollü tırmanma ve BM Anlaşmasının 51. maddesinin kendisine tanıdığı savunma maksatlı karşı saldırı kapsamında 300 civarında saldırı aracı ile 1700 km öteden İsrail topraklarına ateş gücü intikal ettirdi. Bazı unsurların Yemen, Irak ve Lübnan’dan ateşlendiği de belirtiliyor. Saldırının en önemli özelliği ön ikazlı olmasıydı. Bu yönü ile tarihte bir ilk olmaya aday bir gelişmedir.  Açık kaynaklarda 5 saat süren saldırıda toplamda 60 ton civarında patlayıcı taşıdığı değerlendirilen, batılı kaynakların açıklamalarına göre, 110 Emad balistik füze, 30 Paveh seyir füzesi ve 150’den fazla Şahid 136 Silahlı intihar tipi İHA kullanıldığı yer alıyor. Çok düşük süratle (190km) ilerleyen SİHA’ları hariç tutarsak 5 saat içinde ateşlenen 140 füze, İsrail gibi kendini askeri alanda dokunulmaz ve yenilmez kabul eden bir devlete, sınırdaşı olmayan bir ülkeden yapılan meydan okuma için önemli bir sayıdır. Bir kıyaslama yapmak için örnek verilirse ABD, 2001 yılında başlattığı Afganistan Harekâtında (OEF) ilk saatlerde 50; Irak’ta 2003’te başlattığı Irak işgalinde toplamda 802 Tomahawk seyir füzesi kullanmıştı. Bu saldırıda, İsrail ve müttefiki batılı devletler 300 civarındaki saldırı unsurunun %99’unun başarıyla düşürüldüğünü ilan ettiler. İran’ın ABD üzerinden çok önceden saldırı olacağını karşı tarafa iletmesi, İsrail’in halkını sığınaklara alması, ABD Başkanı Biden’ın tatilini kesip Beyaz Saray Durum Odasına geçmesi gibi olgular üzerinden bakarsak İsrail ve ona destek sağlayan Amerikan Hava Savunmasının saldırı öncesi ve sırasında tüm hazırlıklarını fazlasıyla yapmaya zamanı olduğu açıktır. Bu şekliyle İran saldırısı İsrail askeri tarihine ‘’a la carte’’ bir saldırı olarak geçmiştir diyebiliriz. 


İSRAİL VE AMERİKAN HAVA SAVUNMA ÇEVRİMİ


İsrail, km. kare başına düşen hava savunma yoğunluğu ile dünyanın en iyi ve en kapsamlı hava savunma çevrimine sahip bir ülke.  Bu gelişmenin temel nedenleri arasında Birinci Körfez Savaşında Irak’ın Kuveyt işgali sırasında İsrail’e ilk kez fırlatılan Scud Füzelerinin ülkede yarattığı fiziki ve psikolojik etkiler rol oynamaktadır. 17 Ocak 1991’de başlayan ve 25 Şubat 1991’de sona eren füze saldırılarında Irak, İsrail’e 19 saldırı da 43 “Scud” füzesi fırlattı. Bu füzelerden 26 tanesi Tel Aviv bölgesine, 6 tanesi Hayfa’ya ve 5 tanesi de Necev’e düştü. Saldırılarda 13 İsrailli hayatını kaybederken 229 kişi yaralandı. İsrail hava savunması o dönemde sadece 6 füzeyi engelleyebilmişti. Bu saldırı döneminden sonra başta Patriot olmak üzere ABD ile ortak projeler süratle hayata geçirildi. Bugün için, İsrail, ABD destekli kademeli  hava savunma sistemi, Tamir bataryalarına sahip Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemi Demir Kubbe; Stunner ve Skyceptor bataryalarına sahip Orta/Yüksek İrtifa Balistik Füze Savunma Sistemi Davud’un Sapanı; Arrow 2; Arrow 3 bataryalarına sahip yüksek irtifa balistik füze hava savunma sistemleri; Amerikan Patriot ve THAAD sistemleri ile bu sistemlere -ABD’nin Necef Çölü, Keren’de bulunan yüksek hassasiyet ve menzile sahip X band radarı dahil- hedef tespit ve izleme (track) bilgisi aktaran radar sistemleri; alçak, orta ve yüksek irtifa önleme sistemlerini tek merkezden koordine eden komuta kontrol teşkilatı ve sistemine (IMDO) sahip bir devlet. Ön ikazlı saldırıda tüm bu sistemlerin tam performansla çalıştığı kabul edilirse yaklaşan yüksek süratli Emad ve Paveh seyir füzeleri ile balistik füzelerinin önemli kısmının İsrail ve ABD’ye ait bu sistemler ile vurulduğunu değerlendirebiliriz. 


SAVAŞ UÇAKLARININ ÖNLEME GAYRETİ


İran’ın ABD’ye İsrail’i vuracağız mesajını iletmesinden ve ilk SİHA’nın İran hava sahasında hareketinin tespitinden sonra geçen sürede İsrail’e ait F15 ve F35 uçaklarıyla Amerikan, İngiliz, Fransız ve Ürdün savaş uçaklarının bölgedeki hava üslerinden, Kızıldeniz’deki USS Eisenhower uçak gemisinden ve Güney Kıbrıs’taki İngiliz Agratur ve Dikelya Hava Üslerinden kalkması için yüksek hazırlık durumuna geçmiş olduklarını ve yaklaşan SİHA’ların pek çoğunun söz konusu uçaklar tarafından İsrail hava sahasına girmeden önce kolaylıkla vurulmuş olduğu değerlendirilebilir.  Bu kapsamda İsrail makamları seyir füzelerinin çoğunluğunun kendi unsurları ile düşürüldüğünü iddia ederken, ABD Savunma Bakanlığı da 81 SİHA ve 6 balistik füzenin Amerikan hava savunma gayretleri ile düşürüldüğünü ilan ediyor. 


AMERİKAN AEGİS MUHRİPLERİNİN GAYRETLERİ


Balistik ve seyir (Cruise) Füzelerinin önlenmesine yönelik olarak karadaki İsrail ve Amerikan hava savunma sistemlerinin varlığına ilaveten Doğu Akdeniz’de İsrail deniz yetki alanında hazır tutulan 2 adet Amerikan Arleigh Burke sınıfı Aegis muhribin (USS Arleigh Burke ve USS Carney) SM3 bataryaları ile balistik füze düşürdüğünü Pentagon açıklamalarından biliyoruz. Doğu Akdeniz’de görev yapan söz konusu gemilerin atmosfer dışında önleme yapabilmesine yönelik tespit ve izleme bilgilerinin Malatya/Kürecik’te bulunan Amerikan sahipli ancak ülkemizde NATO radar sistemi olarak beyan edilen X Bant radardan aldığı fiziki bir gerçektir. Zira söz konusu NATO Balistik Füze Savunma Sistemi gemilerinin Aegis komuta kontrol sisteminin Avrupa ve Akdeniz havzasında ana bilgi girişlerinden ve yan söyleme (cross tell) istasyonlarından birisinin Kürecik Radarı olduğu biliniyor. 

 

İRAN VE ASİMETRİK HAVA GÜCÜ


İran son 20 yılda balistik füze, seyir füzesi ve insansız hava araçlarına büyük yatırım yaptı. Bunun temel nedeni 9 yıl süren İran- Irak Savaşının son safhasında Irak’ın yoğun Scud ve Al Huseyn balistik füze saldırılarına muhatap olması ve şehirlerinde ciddi kayıplar vermesiydi. Havadan gelen tehdidin asimetrik etkisini ders alarak öğrendiler. Aynı usulü Irak, Birinci Körfez Savaşında İsrail’e karşı kullandı. İran, 1988 sonrası maruz kaldığı yoğun Amerikan ambargosuna rağmen Rusya ve Çin’den aldığı teknik ve askeri destek sayesinde milli savunma sanayi yeteneklerini asimetrik silahlar ve özellikle hava unsurları üzerinde geliştirdi. İsrail’e bir gecede 300 civarında silah ateşleyebilmek bunun bir sonucudur. Sadece kendisi değil Yemen’den Lübnan’a geniş bir alandaki vekilleri de bu silahların bazılarını kullanmaktadır. İran vekillerinin bu silahları etkinlikle kullandığının ilk örneği 14 Temmuz 2006’da Lübnan İsrail savaşında yaşanmıştı. İsrail’e ait çok gelişmiş SA’AR V sınıfı INS Hanit korveti Beyrut açıklarında Hizbullah tarafından ateşlenen Çin yapımı C802 (Nur) füzesi ile vurulmuş, batmaktan son anda kurtulmuştu.


FÜZELERİN ARTAN NİTELİĞİ


İran’ın envanterinde tuttuğu füzelerin sadece niceliği değil, niteliği de geometrik dizi ile arttı. Dünyanın en büyük onuncu savunma bütçesine sahip İran, silahlanmada ağrılık merkezini füze ve silahlı insansız hava sistemlerine verdi. 2023 savunma bütçesinin yarısına yakını çoğu hava silahlarının geliştirme ve üretimine ayrıldı. İranlı mühendisler Rusya ve Çin’in de yardımıyla yıllar içinde füzelerin CEP (Circular Error Probable-Muhtemel Dairesel Hata) değerini düşürmeyi başardılar. 3 Ocak 2020 tarihinde İranlı General Kasım Süleymani‘nin ABD tarafından Bağdat Havaalanında öldürülmesinden kısa süre sonra, İran’ın Irak’ta Ayn Al Asad bölgesindeki bir Amerikan üssüne yaptığı füze saldırısı herkesi şaşırttı. Saldırıda kullanılan kısa menzilli balistik füzelerin (Fateh 110) CEP değeri 10-100 metre arasındaydı. MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü)’nden Vipin Narang, İngiliz The Economist Dergisine (16 Ocak 2020) verdiği demeçte şöyle diyordu: “İran’ın saldırısının en önemli sonucu, kısa menzilli balistik füzelerinin ne kadar hassas olduğudur…Doğruluk devrimi gerçektir ve artık ABD’nin tekelinde değildir. Bunun modern çatışmalar üzerinde çok büyük etkileri var.” İran Irak Savaşında Saddam Hüseyin’in İran şehirlerine ve 1991’de İsrail şehirlerine karşı kullandığı Sovyet Scud füzelerinin CEP değerinin 2000 metre olduğunu hatırlatalım. Diğer yandan İran’ın GPS teknolojilerinde Rus Glonass ile Çin Beidou sistemlerinden destek aldığı ve füzelerinde Atalet Seyir Sistemi (INS) kullandığı biliniyor. İran füzelerinin artan hassasiyetinin bir örneği de 16 Ocak 2024 tarihinde Irak, Suriye ve Pakistan’daki hedeflere ateşlediği 1450 km menzile sahip Hayber Şekan balistik füzeleri ile gözlendi.  Bu füzelerin en önemli özelliği füze savunma sistemlerine karşı manevra ve karıştırma/aldatma özelliklerine sahip olması. İran bu füzeyi hava savunma sistemi olmayan terör gruplarına karşı kullanarak 2024 yılı başında dünyaya füze teknolojisinde gelmiş olduğu seviyeyi sergilemiş oldu. İran’ın bir diğer kuvvet çarpanı yaratan hava gücü de silahlı insansız hava araçları. Bu sektörde de hızla büyüyen İran, özellikle Rusya’ya sattığı insansız hava araçları sayesinde Orta Doğu’daki önemli silah tedarikçileri arasında yer alıyor. 


NEVATİM HAVA ÜSSÜNÜN VURULMASI


300’den fazla hava ateş gücü unsurunun kullanıldığı 14 Nisan 2024 İran saldırısında 9 füzenin İsrail topraklarında isabet kaydettiği İsrail ve Amerikan kaynaklarından öğrenildi. Her ne kadar İsrail Savunma Bakanlığı sözcüsü SİHA ve seyir füzelerinin hepsinin İsrail hava sahası dışında düşürüldüğünü, sadece çok az sayıda balistik füzenin İsrail topraklarına düştüğünü deklare etmiş olsa da bu füzelerin beşi gerçekte İsrail’in en iyi korunan ve F35 filosuna ev sahipliği yapan Berşaba yakınındaki Kudüs’ten 65 km güneyde bulunan Nevatim Hava Üssüne; dördü de Necef çölünde bulunan Ramon hava üssüne erişti. Bu bölgede bulunan Amerikan X bant AN/TPY2 radarının ve İsrail Hava Savunma Radar Sistemlerinin bu füzeleri görememiş olması olası değildir. İran, henüz kullanılan füzelerin ismini açıklamamıştır. Mevcut isimler batılı kaynaklar tarafından deklare edilmiştir. Ancak anlaşılan bu iki üsse karşı kullanılan gelişmiş manevra, aldatıcı hedef yaratma ve karmaşık dalış özelliklerine sahip füzeler İsrail savunmasını aşabilmiştir. Bu hedefleme ile İran’ın hem İsrail hem de ABD’ye mesaj verildiği anlaşılıyor. İran hiçbir şekilde sürpriz ve baskın etkisi olmayan 5 saatlik ön bildirimli saldırı sürecinde adeta hava unsurlarının düşürülmesine ortam hazırlamış ve sivil zayiat verilmemesine hassasiyet göstermiştir. Ancak nasıl olduysa İsrail hava savunması Necef çölü gibi hava sahası kontrolü, hedef tespit ve izleme olanağı en uygun olan bir bölgede en iyi korunan ve Kürecik, Nevatim ve Katar’da bulunan TPY 2 X bant radarlardan bilgi alan  çevrimle beslenen iki hava üssüne 5 balistik füzenin isabet etmesini önleyememiştir. İsrail’in en geniş yerinde 400 km x 100 km boyutlara sahip çok küçük bir ülke olduğu ve ABD, İngiltere, Fransa ve Ürdün’ün de askeri unsurlarını yanına aldığı halde 5 füze nasıl Nevatim Üssüne erişmiştir? Askeri tarihte örneği yaşanmamış neredeyse savunan tarafa tüm hazırlıklarını tamamlama şansı veren ön bildirimli ve randevulu hava saldırısında en iyi korunan askeri iki hedefini neden koruyamamıştır? Bu yönü ile İran’ın hava saldırısı jeopolitik etki yaratacak büyük bir sonuç almıştır. Bu durum sadece İsrail için değil gerek Körfez ülkeleri gerekse Avrupa’da ve Pasifik bölgesinde Japonya, Güney Kore gibi hava savunmasında ABD’ye bağımlı ülkeler için de ciddi endişe kaynağı olmaya adaydır. Artık İsrail’in bölgesel kabadayılığı ve hesap vermeme sorumsuzluğunun en büyük temeli olan caydırıcı hava savunma yeteneğinde ciddi bir gedik açılmıştır. Bunun dışında saldırı aynı zamanda İsrail’in ABD, İngiliz, Fransız ve Ürdün unsurları olmaksızın tek başına envanterinde 3000 civarında füze tutan İran hava gücüne karşı koruma sağlayamayacağını ortaya koymuştur. Belli ki bu zafiyet önceden görülmüş ve sonucunda 1 Eylül 2021 tarihinde ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) İsrail ile savunma iş birliğini artıracak bir deklarasyon yayınlamıştır. Bugün gelinen noktada söz konusu iş birliğinin İsrail’e yönelik 300 hava unsurunun 290 tanesinin önlenmesinde etkili olduğu görülse de en önemli hedefi Amerikan ve İsrail ortak gayretleri korumaya yetmemiştir. Diğer yandan İsrail’in hava savunma cephanesinin ikmalinde çoğunlukla ABD’ye bağımlı olduğu da göz ardı edilememelidir. ABD, askeri ardımı ve cephane transferini kestiği anda İsrail’in kendi olanakları ile Lübnan ve İran kaynaklı füze saldırılarına sınırsız hava savunma cephanesi harcaması söz konusu olamaz. 


MUHTEMEL GELİŞMELER


14 Nisan 2024 İran hava saldırısı İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’daki askeri caydırıcılığı ve gücüne ciddi zarar vermiştir. ABD ve İsrail’in hava saldırısını durdurmak için 1,2 milyar dolarlık cephane harcadığı açık kaynaklarda yer almıştır. Buna karşılık İran’ın harcaması 100 milyon dolar altında olduğunun analizi yapılmıştır. Bu saldırı 300 hava unsuru yerine 1000 unsurla yapılsaydı ve aynı anda Lübnan güneyinde bulunan Hizbullah, elindeki onbinlerce roketin yarısını ateşlese durum ne olurdu? İsrail ve ABD’nin kullandığı hava savunma cephanesinin bu derece doyuma erişen bir senaryoda ikmal edilmesi nasıl karşılanabilirdi? Diğer yandan ABD’nin Irak ve Suriye’de onlarca üssüne eş zamanlı saldırılar icra edilse bu üsler nasıl korunabilir? ABD’nin Rusya ile vekili Ukrayna üzerinden fiilen çatıştığı ve Pasifik’te Filipinler, Japonya ve Güney Kore’yi Çin ve Kuzey Kore karşısında kışkırtmaya devam ettiği bir konjonktürde Ortadoğu’da kendi iradesi dışında İsrail’in emrivakisi ile içine çekildiği bu kanserli tuzaktan kurtulması elzemdir. Gerçekte bundan sonra yaşanacaklar İran ile İsrail’den çok Biden ile Netenyahu arasındaki rekabetin sonucu olacaktır.  1973 Yom Kippur Savaşında İsrail’in Birleşik Arap Cephesinin başarılı kuşatmasından kurtulmasının ABD’nin son anda yardımına koşması ile mümkün olduğu hatırlanmalıdır. 


İSRAİL VE İRAN’A HAVA SALDIRISI SENARYOSU


Diğer yandan ABD olmaksızın İsrail’in İran’a doğrudan bir hava saldırısı da olası değildir. Ancak füze saldırısı yapabilir ki bu da Natanz Nükleer santralı gibi seçilmiş hedefler için yeterli değildir. İsrail savaş uçaklarının menzili, tanker uçaklar olmadan İran’a yetişmediğinden ABD’nin özellikle tanker uçaklarına koruma sağlayacak muharebe hava devriyesi (CAP) görevleri yardımı çok önemlidir. Bu meyanda ABD, gelecekte Çin ve Rusya ile çatışmaya ayıracağı taze kuvvetlerini İsrail için kullanır mı? İran ile savaş durumuna geçmeyi, Hürmüz Boğazının kapanmasını göze alabilir mi? Kısacası ABD, bugünkü şartlarda İsrail için kendi küresel jeopolitik kaderini tehlikeye atar mı? Bunu zaman gösterecektir. Ancak bu riski almayacağını değerlendirdiğimi vurgulamak isterim. ABD diğer yandan İsrail’in Gazze soykırımını doğrudan destekleyerek, BM Güvenlik Konseyinde İsrail aleyhindeki her türlü kararı veto ederek her geçen gün siyasi prestijini, güvenilirliğini ve arabuluculuk yeteneğini de tamamen kaybetmektedir. Çok kutuplu dünyanın her geçen gün özgül ağırlığını artırdığı, BRICS ve küresel güneyin Anglosakson kolektif batı karşısında güçlendiği, kural temelli düzen aldatmacası altında kendi dayatmasını kanunlaştırmaya çalışan ABD ve seçilmiş müttefiklerinden uzaklaşmanın hızlanacağı bir döneme giriyoruz. Bu koşullarda İran’ın da İsrail ile uzun soluklu bir savaş tuzağına düşmeyeceğini ve Rusya, Çin ve Küresel Güney ile ilişkilerini daha da artıracağı, normalleşme sürecini tercih edeceğini değerlendiriyorum. Ekim ayında yapılacak BRICS Zirvesinin bu meyanda 25’e yakın yeni katılımcı ile dünya sahnesinde yeni bir dönemi başlatacağı beklenmelidir. 


TÜRKİYE DERSLERİ


Türkiye’nin 90’lı yıllardan sonra füze ve 2000’li yıllardan sonra İnsansız Hava Aracı teknolojilerine yatırım yapması çok isabetli olmuştur. Bu gelişim ivmesi devam etmelidir. Nasıl ki denizaltılar deniz harekât ortamında askeri hedeflerin ele geçirilmesinde en etkili ve en caydırıcı unsurlar ise balistik ve gezgin füzeler ve silahlı insansız hava araçları yarattıkları çok büyük asimetrik etki ile Türkiye’nin savunmasında caydırıcı  savaş araçlarının başında gelmektedir. 14 Nisan Saldırısından çıkarılan dersler Türkiye’nin alan hava savunmasından taktik hava savunma seviyesine, her irtifa ve katmanda devam eden milli projelerin hızlandırılmasının gerekliliğini ortaya koymuştur. Hava Savunmamız savuma projeleri içinde önceliklendirilerek yarımada coğrafyamızda başta batıdan ve güneyden olmak üzere her yönden gelecek hava saldırılarına karşı derinliğine savunma sağlayacak tarzda sonuçlandırılmalıdır. Bu kapsamda milli imkanlarla üretilen Hisar(A/O/ORF) ve Siper (Blok 1/2/3) serisi hava savunma sistemlerimizin süratle tamamlanması, en az denizaltılarımız için milli Akya torpidosunun seri üretime geçmesi kadar hayati ve elzemdir. Diğer yandan deniz tarafından gelecek füze saldırılarına karşı Anadolu yarımadasının hava savunmasına doğrudan katkı sağlayacak TF2000 hava savunma muhriplerimizin tedarik sürecinin hızlandırılması gündeme alınmalıdır. Türkiye’nin çatısı maalesef açıktır. Bu büyük bir stratejik zafiyettir. Bu açığı 15 Temmuz 2016 gecesi tüm çıplaklığı ile gördük. İhanet sonrası bu zafiyetin acilen kapatılması için Rusya’dan alınan S 400 bölge hava savunma sistemine içimizdeki mandacıların itirazlarını akılcı bir yaklaşımla izah etmek mümkün değildir. Yerli ve Milli Mandacılarımızın göremediği ya da görmek istemediği gerçek, Kolektif batının çıkarlarına karşı çıkıldığında Türkiye’ye doğrudan müdahale edileceğidir. Hava Savunması zayıf bir Türkiye, batının baskılarına ve şantajlarına açık olacaktır. O nedenledir ki hava savunmamızın geliştirilmesi hiçbir zaman teşvik edilmemiş, gerekirse NATO yardıma gelir denmiştir. NATO müttefiklerinin Türkiye’nin taleplerinde hava savunma desteği birkaç istisna dışında yakın tarihimizde saklıdır. Büyük hegemon ABD, Türkiye’nin taleplerine rağmen hava savunma sistemlerini Türkiye’ye satmamıştır. Satmasını beklemek saflıktır. Bu konjonktürde Türkiye, milli sistemlerini geliştirmekten ve sıkıştığında Rus ve Çin sistemlerine yönelmekten başka seçeneğe sahip değildir. Unutulmamalıdır ki Türkiye’nin füze gelişiminde ABD ve Avrupalıların katkısı asla olmamıştır. Rus ve Çin desteği ile İran’ın füze teknolojisinde geldiği yer ortadadır. Jeopolitik kaderimizi batının jeopolitiğine hizmet ederek çizemeyiz. Savunma sanayimizi batının iradesine ve sözde iyi niyetine eklemlemek 15 Temmuz 2016 gecesi kendi ülkemizde kendi jetlerimizin ateşine maruz kalma felaketinin tekrarına izin vermekle eş değerdir. Bu kapsamda Savunma Sanayi Başkanlığı içinde NATO Dairesi kurulmasının gerekçesini anlamak da olası değildir. Kuzu kurda emanet edilmiştir. 

17 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page