Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı
Tarihi gerçeklerle yüzleşmekten ziyade kafalarında oluşturdukları Türkiye şablonu, dost ve müttefik görünümlü ülkeler dahil akıllara ziyan ve istikrar ortamını bozucu açıklamalar yapmasından alıkoymuyor.
Geçmişten gelen alışkanlıkları sürdürme çabasında olan bu ülkeler, emrivakilerle hedeflerine ulaşabileceklerini sanıyorlar.
Joe Biden göreve geldikten bu yana, önceki başkanların aksine “Tehcire neden olan Ermeni Mezalimini” soykırım olarak nitelemesi kirli ve ikiyüzlü siyasetinin sonucudur.
Hayal mahsulü iddialar; ABD’nin Arap ve Kürtlerle de bir araya getirdikleri Yahudi, Ermeni ve Rum lobileriyle Türkiye üzerinde baskı kurma ve dayatma aracıdır.
Bu çabanın altında yatan gerçeklerden ilki, Ermenilerin zamanın emperyalist güçleri tarafından nasıl kullanıldıklarını ve Türklere uygulamış oldukları eylemleri örtme çabalarıdır.
Bir diğeri de o yıllarda literatürde bulunmayan soykırım sıfatını Türklere yükleyerek, kendi kin ve nefret tohumları saçan tarihlerini temizleme gayretidir.
Ermeni diasporası tarafından canlı tutulmasından amaçlanansa, “Türkiye’den tazminat ve toprak talepleridir.”
Kanıt olarak sunulmaya çalışılan dokümansa,misyonerlerce tek taraflı yazılmış politik raporları içeren “Blue Book/Mavi Kitaptır.”
Konunun siyasallaştırılmasının amacı, tezlerine referans olarak gösterdikleri bu kaynağın, objektif tarihçiler önünde yapılacak uluslararası bir tartışma ortamında geçersiz sayılacak olmasıdır.
Kaldı ki; Türkiye kendi arşivini tüm dünyaya açmıştır.
Osmanlı Devleti’ni bir parçalama planı olarak bilinen “Şark Meselesinin” ortaya çıkmasıyla diğer dini azınlıklar gibi Ermeniler de emperyalistlerin oyununa gelmiştir.
İngiltere, Rusya ve Fransa sayesinde Balkanlarda toprak kaybına uğrayan Osmanlı Devleti, bu kez de Ermenilerinaynı devletler tarafından kullanılmasına tanıklık etmiştir.
“93 harbi” olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra gemi azıya alan Ermeniler, Doğu Anadolu başta olmak üzere ülkenin her bir yanında tedhiş olayları ve isyanlar çıkarmıştır.
Erzurum, Sason, Zeytun, Van isyanları ile Bab-ı Ali ve Adana olayları en önemlileridir.
Çanakkale’de var olma savaşı veren Osmanlı Devleti, her devletin yaptığını yaparak tebaası olan Ermenileri savaşın sirayet etmediği bölgelere taşıyarak hem ordusunun hem de halkının güvenliğini esas almıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; 1 Mart 1922’de TBMM’nin açış konuşmasında söylemleri ve NUTUK adlı eserinde yazdıklarıyla sorunu Türkiye ve Türkler açısından sonlandırmıştır.
“Ermeni Meselesi Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen bir meseledir…”
“Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulması projesi 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması ile ortadan kaldırılmıştır…”
Sadece Anadolu’da yaşayan Türkleri katletmekle yetinmeyen Ermeniler, 1970 ve 1980’li yıllar daterör örgütleri ASALA ve JCAG marifetiyle de Türk Diplomatlarına yönelik katliamlar gerçekleştirdi.
Bu saldırılarda, bugüne kadar 58’i Türk vatandaşı olmak üzere (31’i diplomat ve aile mensubu) 77 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.
1992 yılında Hocalı ‘da gerçekleştirdikleri vahşet le, 20. yüzyıl sonlarında gerçek yüzlerini bir kez daha gösterdiler.
Dağlık Karabağ yenilgisini içine sindiremeyen Ermenistan, Azeri askerlerinin şehit edildiği eylemlerini de olanca gücüyle sürdürmektedir.
Azerbaycan’ın Laçin Koridoruna kontrol noktası oluşturmasına ABD ve Fransa’nın yanı sıra Rusya’nın da karşı çıkması en dikkat çekici gelişmedir.
Bir taraftan soykırım yalanının ABD müfredatına sokulma çabaları, diğer taraftan Türk askeri ve siyasi liderleri katleden Ermeni teröristlere atfen inşa edilen Nemesis Anıtı’nın Erivan’da açılması “Su uyur düşman uyumaz” sözünü de hatırlatmıyor değil.
Ardı ardına gerçekleştirilen hamleler bölgede barış ve istikrar istenmediğinin somut bir göstergesidir.
Son sözse;Normalleşme çabalarının beyhude bir uğraştan öteye geçmesi beklenmemelidir.
Comentarios