top of page
  • Ünal GÜL

Bağımsızlığa Atılan İlk Adım

Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı

Bugün 19 Mayıs...


104 yıl önce tarih büyük bir ana tanıklık etti.


Saltanata karşı, emperyalizme karşı “fikri hür irfanı hür” yurttaşlık bilinciyle hareket eden bir Türk Subayı hedefine ulaşacaktı.


Kendisi ne İngilizci ne Amerikancı ne Ruscu idi. Ne de saraya biat eden bir kişilikti.


En büyük özlemi ve hedefi “Tam Bağımsız Türkiye” idi.


Mustafa Kemal, Nutuk adlı eserinde o günleri şöyle anlatmıştır.


Osmanlı ülkeleri bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son sorun, bunun da paylaşılmasını sağlamak için uğraşılmaktan başka bir şey değildi.


Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamını yitirmiş birtakım anlamsız sözlerdi.


Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu? Öyleyse sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi? Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı.


O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. Ben 1919 senesi içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddi bir kuvvet yoktu.


Yalnız büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı.


İşte ben bu milli kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım.


İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur...”


Geçmişte de emperyalistlerin güdümünde olan Yunan’ın denize dökülmesi, İtilaf Devletleri’nin Anadolu’yu terk etmesi, Ankara’nın doğumu ve Türklük bilincinin yeniden dirilmesiyle olağanüstü beş yıl tamamlanmıştır.


Dünyada kabul gören “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” zeminindeyepyeni bir TürkDevleti kurulmuştu.


İstiklal marşı ve cumhuriyetle bütünleşen Türklerin, Atatürk’ün gençliğe hitabesive andımız ile aydınlık bir geleceğe yürüyüşü kaçınılmaz bir hal almıştı.


Ardı arkasına düşünceden eyleme dönüşen Türk devrimleri, neredeyse tüm Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz gerçeği göz önüne alınarak açılan Köy Enstitüleri ve üretime dayalı ekonomisi dünyanın takdirini kazanmıştı.


Çok partili döneme geçildikten sonra hezeyan içinde bulunan gerici ve bölücü zihniyet, siyasi bağlantılarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hedef tahtasına oturtmaktan geri kalmamıştı.


Kazanımların yok sayılarak tahrip edilmesinde ulusal günlerimiz de nasibini almıştır.


Özellikle yeni nesil,

· 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

· 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

· 30 Ağustos Zafer Bayramı

· 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı içeriklerini bilemezken, adlarını bile tam ifade edemez hale gelmiştir.


Anlamsız etkinlikler ve sıradanlaştırılan törenlerle kutlanan bu günlerde marşlarımız bile söylenemez olmuş hatta sansürlenmiştir.


Ülkemizin kaderi haline getirilmiş olan saldırılara, bu seçimlerde yenileri de eklenmiştir.


Türklük kelimesi dahil Anayasanın ilk dört maddesini değiştirmeyi, Türk Bayrağına yeni sıfatlar eklemeyi, bir karışım dili olan Osmanlıcayı ön plana çıkarmayı, şeriat ve ayrılıkçı talepleri sayabiliriz.


Kötü yönetimlerin ve kötü yöneticilerin alışılmış yöntemlerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve değerlerine saldırmak esasen kendi başarısızlıklarını örtme çabalarından başka bir şey değildir.


Türk halkı demokrasiye olan bağlılığını son seçimde yüksek katılım oranıyla bir kez daha göstermiştir.

Yüksek Seçim Kurulu seçimlere ilişkin olumsuz düşünceyitam manasıyla da giderilmiş değildir.


Umulan o dur ki, seçimin ikinci aşaması yeni tereddütlere mahal vermeden sonlanır, sonuçları itibariyle krize evrilebilecek meşruiyet sorunu yaşanmaz ve süreç tamamlanır.


Önümüzdeki dönemde 3 erke düşen görevse demokrasiyi dinselleştirmeden, hukuku siyasallaştırmadan, bölücü ve gerici zihniyete yol vermeden anayasada vazedilen demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve değerlerini korumak olmalıdır.


Her an hatırlanmalıdır ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk ulusunun diriliş ve özgürlük simgesidir.


Doğum günüm dediği bugünü Türk gençliğine armağan ederken,“...Her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır. Geleceğin ümidi ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir” diyerek onlara olan güvenini de göstermiştir.


Son sözse; “Büyük devletler, derin tarih bilgisiyle güçlüdürler…”

112 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page