top of page
  • Ünal GÜL

23 Nisan 1920 Yılında Atatürk Tarafından Kurulan, Milletin İradesini Temsil Eden TBMM

Sayın Özhan BAKKALBAŞIOĞLU yazdı

23 Nisan 1920 yılında Atatürk tarafından kurulan milletin iradesini temsil eden TBMM’nin 103. yılını kutluyoruz. Gücünü milletten alan bu meclis, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik günlerinde bile konuları tartışacak kadar özgür ve demokrasinin erdemi içinde aldığı kararlar ile TBMM’ni ordularını yönetmiş daha da ötesi hiç gerek duymaması bile açık iken Atatürk’ün tüm kararları meclis yolu ile geçirerek yönetmesi onun demokrasiye olan saygısının bir örneğidir. Orduların başına tek yetkili olarak geçmesi bile TBMM’nin onayı ile gerçekleşmiştir. 1927 EKİM ayında “TÜRK Gençliğine Hitabında” büyük bir öngörü ile gelecekte yaşanabilecek olayları açıklamış ve çözüm yolunu da ifade etmiştir. Her Türk vatandaşı onun fikirlerini onun yolunu benimsemiş ve inanmışsa birer Türk Gencidir.


Cumhuriyet 11 sene süren Libya, Balkan, 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı’nın sonunda on binlerce şehit kanının aktığı yetişmiş nesillerin yok olduğu bir süreçten sonra az sayıdaki vatanperver subay ve bürokrat ile kurulmuştur. 1683 yılından beri savunma yaparak gerilediğimiz tarihimizde ulus bilincimiz ortaya çıktığında durum değişmiştir. Vatan savunmasına önce Libya’da başlanmış ve İtalyan ordusu istediği gibi Libya’yı ele geçirememiştir. Siyasetin ordu içine girmesinin acı durumunu Balkan Savaşı’nda yaşadık. Ancak kısa sürede toparlanan ordumuz artık kaybedilecek yerin anavatan olduğu bilincine varmışsa da bir kumar oynayarak 1. Dünya Savaşı’na girdik. Her ne kadar Alman emperyalizminin etki alanına girsek bile gidecek başka yerimiz olmadığı için son kalan vatan topraklarını savunduk. Çanakkale, Batıda emperyalizmin en kudretli ülkesi olan Büyük Britanya sulara gömüldü. 1915 yılı, 1683’den beri geri çekilmemizin kırmızı ışığı oldu Dur oldu. Kutul Amare ise Doğuda emperyalizmi durdurmadı, esir aldı. Büyük Britanya tarihinde bu kadar çok sayıda İngiliz generalleri ve askerinin esir alındığı yoktur. Bu savaşlar İstiklal Savaşımızın komuta katını yetiştirdi, TÜRK ULUSUNA güven verdi. 11 yıl cepheden cepheye koşan bu insanlarda ‘’Artık yeter köşeme çekileyim’’ demedi. Esir kampından kaçan subay ve erlerimiz ailelerine gitmedi, cepheye koştu. Beş kuruş maaş almadan savaştılar, ailelerine bile gidemediler. İzmir’e giren askerlerimize istirahat verildiğinde topuklarından çakıl taşlarını temizlediler. Bunu bana bizzat yaşamış bir Gazim anlattı. İkinci Dünya Savaşı’nda Alman ordularının yıldırım savaşından bahsedilir. Motorize ve tanklar ile donatılmış birliklerin iaşeleri, tam giysileri var. Asıl yıldırım savaşı İstiklal Savaşı’nda oldu. 14 günde kendisinden silah ve teçhizat yönünden çok güçlü Yunan ordusunu İzmir’den denize döktüler. Savaşarak günde 32 km ilerlediler. Süvari kolordumuz bir tank gücü gibi düşmanın derinliklerine sarktı ve sonunda Yunan ordusu teslim oldu. Bu yıldırım savaşının dünyada bir örneği yoktur… Almanları inceleme yerine bu ÇILGIN TÜRK’LERİ inceleyelim. 8 milyon nüfus; kadını, erkeği tek vücut olarak savaştılar. Savaş sonrası hastalık… Odun yakacak kibrit bile dışarıdan geliyor. Yunanın yaktığı, yıktığı bir Anadolu… Kefen bulunamıyor o derece perişan bir ülke. O büyük adam, Atatürk asla umudunu yitirmedi. O yoksul insanlarla savaşı kazandı ve bir Türk mucizesi yaptı. Tüm galipleri masa başında yendi. Bağımsız bir devlet kurdu.


100. yılını kutlayacağımız Cumhuriyetimizin nasıl kurulduğu yazdığım üç, beş cümle ile anlatılamaz. Bu günün kıymetini anlamamız için Atatürk’ü iyi tanımamız gerekli. ONU ÖĞRENMEDEN ahkam kesmek, onu küçümsemek kimsenin haddi değildir. Bu vatanı kurtaranlar; kırlarda dolaşamadılar, gülemediler. Aç kaldılar. Bir dilim ekmek, bir parça et gibiydi… Ülkelerini terk etmediler, taraf değiştirmediler. Bizlerin bu satırları özgürce yazmamız için hayatlarını feda ettiler. Daha ne yapsınlar.


Düşüncesi ne olursa olsun her Türk vatandaşı Cumhuriyeti kuran bu insanlara, başta ATATÜRK olmak üzere önce saygı duymalıdır. Bu devlet parayla değil kanla kuruldu. Eğer ihanet edersek bu kan bizi boğar ve bir daha bir vatanımız asla olmaz. Birlik ve beraberlikle ulusal bütünlük içinde yaşamamız gereklidir. Ev değiştirebiliriz ama değişecek bir başka vatanımız yok.


Sonuç olarak; Türkiye’nin bekası ulusal bütünlüğümüzün korunmasıdır. Her Türk vatandaşının en önemli görevi budur. Millet iradesinin her gücün üstünde olduğunu 1923 yılında TBMM aldığı kararlar ile dünyaya ispatlamış bir Gazi meclistir.

42 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page