top of page
Ünal GÜL

100. Yıla Yakıştı

Güncelleme tarihi: 9 Eyl 2023

Sayın İsmet HERGÜNŞEN yazdı

İstenince, çalışınca ve doğru yönetilince oluyormuş.


Türk Kadın Voleybol Milli Takımının Milletler Ligi başarısından sonra Avrupa şampiyonu olması da tüm yurdu sevince boğdu.


Uluslararası turnuvalarda geçici başarılara alışık olan insanımız; takım sporlarında ilk defa gerçekleşen ve ardı ardına gelen bu başarılardan sonra mutluluğu iliklerine kadar hissetti.


Bu başarının bir anlamı da sporun dini ve tarihi objelerin konusu olmadığı gibi kişinin temel hak ve hürriyetlerine saldıran ve cinsiyet ayrımı yapanlara verilen bir cevaptı.


Artık kadınlar ben de varım diyor, haklarımın farkındayım diyor.


Evet kadınlar sahip olduğu gücün farkında.


Tüm dünyada seslerini yükseltiyorlar.


Çalışıyorlar, konuşuyorlar, korkmuyorlar.


Vazgeçmemekten başka bir seçenekleri olmadıklarını da biliyorlar.


Düşmesini de biliyorlar, kalkmasını da.


Ağlamasını da biliyorlar, gülmesini de oynamasını da.


Sabırla, sessizce, sakince, cesaretle, kimseye aldırmadan ve de pes etmeden arkalarına bile bakmadan yürüyorlar, yürüyorlar.


Kerameti kendinden menkul kesimlere inat, emeğini ve anneliğini de bir güne sığdırarak.

Bu coğrafyada kadın olmak gerçekten zor.


Doğu ve kadim komşumuz İran’da özgürlük mücadelesi veren ve onun daha ötesinde Afganistan’da bırakın eğitim haklarının ellerinden alınmasını, alışveriş yapmalarına hatta sokağa çıkmalarına bile tahammül edilemeyen kadınlar.


Şiddet, yoksulluk sarmalındaki ve otokratik ülkelerde yaşayan milyonlarca kadının özgürce yaşam uğruna sosyal, ekonomik ve hukuki sahalarda vermeye çalıştıkları haklı mücadeleleri.


Ülkemizde kadına yönelik son yıllarda akıl almaz olaylar yaşanmaktadır.


Çoluk çocuk, genç yaşlı demeden, her türlü çirkin saldırının ulaştığı son nokta ya cinnet geçirmek ya da ölümle sonuçlanmaktadır.


Zaman zaman azalma eğilimi gösterse de bir canın hiç yoktan yitirilmesine neden olan bu olaylar toplumun genelinde artık kanıksanmaktadır.


Nedeni her ne olursa olsun, ölüm ve öldürmenin hangi yüzüyle karşılaşılırsa karşılaşılsın, giden canların insani açıdan tartışılması bizi en doğru sonuçlara götürecektir.


Böylesine bir dönemde kadın voleybolcularımızın başarısı başta genç kızlarımız olmak üzere insanımız için bir umut ışığı oldu.


Maçlarını tribünlerden izleyen gurbetçilerimize, bir moral bir gurur kaynağı oldu.


Onlar değil miydi?


Avrupa’nın göbeğindeki spor salonlarını ellerinde Türk bayraklarıyla bulundukları ortamı gelincik tarlasına döndüren.


Onuncu yıl marşını ağızlardan düşürmeyerek soydaşı olsun olmasın erik dalını diğer taraftarlarla oynayan ve rakip takımlara bile oynatan.


Dünyaya kadın ve erkeğimizin geldiği seviyenin gösterilmesi açısından paha biçilmez değerdedir, rekabetin tavan yaptığı bu tarz turnuvalar.


Tabii ki; kültür, sanat ve bilim alanında da gösterilecek başarılar.


Şimdi sıra erkek takımlarımızda diyesi geliyor insanın ama nerde.


Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, gerçekleştirdiği reformlarla Türk kadınlarının haklarını öyle bir teslim etti ki, birçok Avrupa ülkesinden önce kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesini bile sağladı.


Bu meyanda filenin sultanları da Atatürk’ün artık unutulmaya yüz tutan veciz sözlerini bir kez daha anımsamamıza vesile oldu.


“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.


Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.

Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.”


Son sözse; “Benim yalnız ve güzel ülkeme Atatürk’ün rotasında gitmek çok yakışıyor.”

210 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page